Astım (Çocukta)

Alerjik Astım (Çocukluktaki)

Astım, ataklar halinde beliren ve bronşların tıkanması sonucu gelişen süregen iltihabi bir hastalıktır. Hastalıkta bronşlarda bulunan bağışıklık sistemi hücrelerinin verdiği aşırı/abartılı tepki sonucu bronşlar tıkanır. Bronşların tıkanması bronşları çevreleyen kas tabakasının kasılması, bronş duvarının ödemi (şişmesi) ve bronşlar içindeki balgam tıkaçlarından ileri gelir. Bunun sonucu olarak ak ciğerlere giren havanın akciğerden çıkmasında güçlük oluşur. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma-baskı hissi, solunumda hızlanma, hırıltı (hışıltı) ve nefes darlığı olur.

Hastalar ataklar arasında tamamen veya kısmen iyidirler. Astımlı hastalar çevre deki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha fazla duyarlıdırlar ve bu maddelerle karşılaşma astımlılarda hırıltı ve öksürük gibi yakınmalara oluşmasına yol açar. Astım neden olduğu yakınmalar sonucu iş yada okul başarısının düşmesi, günlük aktivitenin yapılamaması, gece uykularının bölünmesi gibi sorunlar yaşam kalitesinde çok önemli bozulmalara yol açar. Astım atakları acil müdahale gerektirir ve bazen yaşamı tehdit edebilir.

Yaş

Astım hem çocukluk hem de erişkin çağının en sık görülen sağlık sorunlarından biridir. Ülkemizde her 10-15 çocuktan ve 10-20 erişkinden birinde astım olduğu bilinmektedir.

Risk Faktörleri

Tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi astımın gelişmesindeki en büyük risk faktörü o kişinin ailesinde alerjik hastalıkların veya astımın olmasıdır. Ancak özellikle tek yumurta ikizlerinden (genetik materyali aynı olan iki kişi) birinde astım saptanırken diğerinde olmaması bilinen bir durumdur. Bu durum astımın gelişmesinde yalnız genetik faktörlerin rolü olmadığının en büyük kanıtıdır. Nitekim son 20 yılda, özellikle batı ülkelerinde, astımın iki kat artmış olması, çevresel faktörlerinde rolü olduğunu düşündürmektedir. Ancak bugü- ne kadar çevresel binlerce faktörden hangisinin veya hangilerinin astıma neden olduğu henüz gösterilememiştir.

Sigara, egzoz dumanı, hava kirliliği, giderek daha hijyenik ortamlarda yaşamamızın rolü olabileceğine yönelik kanıtlara ulaşılmıştır. Astımlı bir kişide yakınmaları başlatan en sık ne den üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bunu alerjenler, yoğun duman/kokular ve bazı ilaçlar izler. Astıma en sık yol açan alerjenler polenler, ev tozu akarı, hayvanlar, bazı küf mantarları ve hamam böceğidir. Üst solunum yolunun her türlü enfeksiyonu astım yakınmalarını başlatmaz. En fazla sorumlu olan viral (virusla ilişkili) enfeksiyonlardır. Nezle virusu (rhinovirus) astım ataklarına en sık neden olan ajandır. Genelde bakterilerin neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonları, özellikle sinüzit astımı tetikler/kötüleştirir. Ülkemizde en sık astıma yol açan alerjenler polen ve ev tozu akar alerjisidir. Polenlerden de en sık alerji görüleni ise çayır polenleri yani çim polenidir. Akar ise ev tozu içinde yaşayan ve gözle görülemeyecek derecede küçük olan bir böcektir ve özellikle de tekstil ürünlerin üzerinde bulunur.

Nemli ve ılıman iklim yaşaması için en uygun ortamı sağlar. Kuş tüyü ve yün yatak yorganlar en sık bulunduğu yerlerdir. Hayvanlardan ise en sık alerji yaptığı bilinen kedidir. Yoğun kimyasal madde koku ve dumanları her kişide bazı yakınmalara neden olur. Ancak astımlılarda her zaman bu yakınmalar daha fazla olur. Sigara ve soba dumanı, yoğun parfüm, naftalin, boya, vernik kokusu, egzos dumanı, soğuk ve kuru hava solumak yakınmaları başlatır. Egzersizin astım yakınmaları başlattığı iyi bilinen bir durumdur. Ancak burada sorumlu olan egzersizin ken- disi değil egzersiz sırasında ağızdan solunum yapılması yani ısınmamış ve nemlenmemiş havanın solunmasıdır.

İlaçlardan en sık astıma yol açan ağrı kesici/ateş düşürücü ilaçlardır. Erişkin astımlıların %10- 20’sinde ve çocuk astımlıların %5-10’nunda bu ilaçlara karşı aşırı hassasiyet mevcut tur ve bu durumlarda hassas olunan ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Hipertansiyon, kalp hastalıkları ve bazı göz hastalıklarında kullanılan ilaçlar astımı kötüleştirebileceğinden her astımlının başvurduğu he kimi astımı olduğu hakkında bilgilendirme si gerekir.

Hastalığın oluş mekanizması

Organizmanın (vücudun) hem dış (bakteri, virüs, parazit) hem de iç (kanser gibi) düşmanlara karşı korunması bağışıklık sistemi denen bir sistem ile sağlanmaktadır. Bu sistem tepkilerini aralarında kompleks ilişkiler olan hücre ve moleküller aracılığı ile verir. Bağışıklık sistemi organizma için zararlı olan bir etken ile karşılaştığında, ona karşı güçlü tepkiler üretir ve onu ortadan kaldırarak bize zararlı olmasını engeller. Vücut, zararlı olmayan yabancı bir etken ile karşılaştığında ise daha ölçülü tepkiler verir.

Çünkü bağışıklık sisteminin verdiği güçlü tepkiler genelde vücut için rahatsız verici nitelikte durumlara yol açar. Bunlar vücut sıcaklığının yükselmesi ve kırgınlık gibi genel belirtiler veya tepkinin verildiği organa ait yakınmalar şeklinde kendini gösterir. Bu kapsamda alerji, vücuda solunum, mide- bağırsak veya deri teması ile giren bazı yabancı maddelere karşı gereğinden fazla aşırı tepkiler vermesi olarak tanımlanır. Bir diğer ifadeyle, genel kanının aksine alerji, bağışıklık sistemindeki bir eksiklikten de ğil, aksine zararlı olmayan bir yabancı maddeye karşı aşırı bir tepki verilmesinden ileri gelir. Astımda bağışıklık sistemi yalnız alerjenlere değil aynı zamanda üst solunum yolu enfeksiyonları, yoğun kokular ve bazı ilaçlara karşıda yoğun ve şiddetli tepkiler üretir. Bu tepkiler hastalarda astım yakınmaların belirmesi ile kendini belli eder.

Belirti ve Bulgular

Sürekli veya ataklar halinde gelen öksürük, tekrarlayan hırıltı (hışıltı), nefes darlığı ve göğüsde sıkışma hissi astımı düşündürmelidir. Astım öksürüğü kuru, inatçı ve tekrarlayıcıdır. Nöbetler halinde gelir, sıklıkla gece ve sabaha karşı başlayıp hastayı uykudan uyandırabilir. Hırıltı astımın en karakteristik bulgusudur. Özellikle nefes verirken göğüsten ıslık sesi ne benzer bir ses duyulur. Ancak her hırıltı astım değildir. Özellikle yaşamın ilk iki yılında bebeklerde solunum yolu enfeksiyonları sıktır ve hırıltılı bir seyir gösterir. Bu nedenlerle, özellikle tekrarlayan hırıltılarda astım akla getirilmelidir. Nefes darlığı sık nefes alma ve bebeklerde karnın, çocuklarda göğsün körük gibi inip kalkması ile kendini belli eder.

Tedavi

Mevcut tedaviler hastalığı kontrol altında tutarak hasta kişinin sağlıklı kişiler kadar kaliteli yaşam sürmesine olanak sağlar. Temel amaçlar spor dahil normal yaşantının devam ettirilmesi ve astım krizlerini önlemektir. Bu amaçlara ulaşabilmek için astım erken dönemde tanınmalı ve tedaviye erken dönemde başlanmalıdır. Astım kısa sürede gelip geçen bir hastalık değildir. Bu nedenle hastanın yakınması ol masa da düzenli hekim kontrolü gereklidir. Astımı tamamen ortadan kaldıran bir tedavi şekli henüz mevcut değildir. Astım tedavisi kabaca üç aşamada incelenebilir. İlk aşama tetikleyicilerden (enfeksiyonlar, allejenler, yoğun ve keskin kokular ve bazı ilaçlar) sakınmadır.

Sakınma önlemleri yakınmaların oluşmasını büyük oranda kon trol edebilirse de çoğu hastada tümüyle or- tadan kaldıramaz. Bu takdirde yakınmaların düzenli veya gerektikçe kullanılan değişik ilaçlar ile kontrol altında alınması gerekir. Hekimler hastalığın şiddeti, hasta yaşı, kolay kullanılabilirliği ve maliyet gibi fak törlerin göz önünde tutarak her hasta için özgün tedaviler önerirler. İlaç tedavilerin de koruyucu ve rahatlatıcı olmak üzere iki grup ilaç vardır. Koruyucu ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekirken rahatlatıcı ilaçlarda gerektikçe devreye girerler. Solunum yolu ile kullanılan kortikosteroid içeren ilaçlar astımın en etkili ilaçlarıdır ve yüksek dozda kullanılmadıklarında genelde önemli bir yan etki oluşturmazlar.

İlaç tedavilerinin önerilen şekilde uygulaması ile hastaların büyük çoğunluğunda yakınmalar giderilebilir ve hastanın yaşam kalitesi arttırılabilir. İlk iki aşama tedavileri uygulamasına karşın yeterli yararı görmeyen küçük bir hasta grubunda ise, hastaların çoğunlukla “aşı” olarak andıkları, immünoterapi tedavisi uygulanabilir. İmmünoterapi tedavisin de hastaya duyarlı olduğu alerjen giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sistemin de verilen tepkilerin azaltılması amaçlanır. Bu tedavi biçimi genelde hastalık kontrolünü artırsa bile hastalığı ortadan kaldıramaz. İmmünoterapi yapılma kararı ve nasıl yapı- lacağı konu hakkında ihtisas eğitimi almış alerjistler tarafından verilir. Hastaların sık atak geçirmesi, öksürük ve hırıltı ile uyanması, egzersizle öksürük olması, egzersiz kapasitesinde kısıtlanma olması ve rahatlatıcı ilaç gereksiniminde artış olması astım tedavisinin yetersiz olduğunu gösterir. Bu durumda tedavi şeması tekrardan gözden geçirilmesi için hekim ile temas kurulmalı dır.

Seyir

Astımlı çocukların yaklaşık yarısında ergenlik çağına kadar hastalığın yakınmasız olacak şekilde gerilediği rapor edilmiştir. Ancak hangi hastada hastalığın kaybolacağını kestirmek olası değilse de genelde has talık şiddeti en önemli belirleyicidir. Astım şiddeti zamanla artış ve azalmalar göstere bilir. Ve hatta uzun süreler yakınmasız ola bilirler. Astımlı kişilerde daha sık alerjik rinit ve atopik dermatit (alerjik egzema) görülür. Bu sebeple alerjik rinitli ve atopik dermatitli her hastanın astım gelişimi yönünden dikkatle izlenmesi gerekir.

 

Yorum yapın