Çoklu Zeka Kuramı
Bilimin ve teknolojinin çok ilerlediği, bilgiyi bulma, kullanma ve sistemlere dönüştürme yolunda hızlı gelişmelerin kaydedildiği 21. yüzyılda, “öğrenme” ninde farklı yöntemler ve yollarla olabileceği gerçeği kabul edilmiştir. Teknoloji ve bilim toplumunda “problem çözme yeteneği”, “derinlemesine düşünme”, “yaşam boyu aktif öğrenme” giderek daha önem kazanmaktadır.
Seksenli yılların başına dek insan zekası üzerine çok sayıda görüş ortaya atılmıştır. Önceleri zekanın doğuştan gelen bir özellik olduğu ve kişinin ölene dek o zeka düzeyi ile yaşayacağı kabul görürken, günümüzde insan zekasının sınırları, araştırmalarla birlikte yeniden çizilmeye başlanmıştır. “IQ” olarak nitelenen ve yalnızca “matematiksel-mantıksal-sayısal” ve “sözel-dilsel” becerilerin işlendiği zeka kavramı 1980’lere dek üzerinde çalışılan zeka kavramını oluşturmuştur; bu tarihlere kadar bir insanın zeki olduğunu söyleyebilmek, onun normal olarak kabul edilen sınırların üstünde puan almasına bağlıydı.
Bunun sonucunda toplumlar, zekanın sınırlı olarak ele alınması ile, belirlenen kalıba uymayan pek çok yaratıcı akıldan yoksun kalmıştır. Özellikle çocukların “zeki” olarak adlandırılabilmesi için yıllarca öğrencilere yalnızca sözel ve mantıksal yanlarını geliştirmeye yönelik, ezbere dayalı bir eğitim verildi. Ancak okul yaşamında oldukça başarılı olan bireylerin mezuniyet sonrasında iş yaşamına girmekte ve yaşama uyumda sıkıntı çektikleri görüldü; zeki diye adlandırılan bir çok öğrenci, toplumu şaşırtan davranışlar ve antisosyal tavırlar ile ana-babalarını endişelendirdiler. Bu sıkıntıların ortaya çıktığı ve farkedildiği sıralarda 90 lı yıllarda insan beyni üzerinde yapılan çalışmalar yoğunlaştı. Bu çalışmalardan elde edilen bulgularla birlikte zeka ile ilgili pek çok teori de geçerliliğini yitirdi.
Her yeni bulgu beraberinde binlerce soru getirdi:
İnsan zekasının, beyinle ilgili elde edilen yeni gelişmeler ışığında yeniden değerlendirilmesi gerekiyordu!
Prof. Howard Gardner, zekanın tek boyutta değil, çok farklı boyutlarda değerlendirilmesi gerektiğini ortaya atan ilk nöropsikolog oldu. Howard Gardner; insan zekasının geniş bir yelpazesi olduğunu, çocukları yeteneklerin fark edilmediği bir sisteme yerleştirerek onlara haksızlık yapıldığı görüşünü ortaya attı. Gardner’in bu teorisini geliştirirken yararlandığı pek çok bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre insan beyni, her biri özel işlevlere sahip farklı bölümlerden oluşmaktadır.
Araştırmalar, beyninin bir bölümü zarar gördüğünde bile, kişilerin beynin kalan bölümü ile belli alanlarda performans gösterebildiklerini ve yaşamlarına devam edebildiklerini göstermiştir. Çalışmaları ile, değişik türde olgunlaşmaya yol açan farklı zekalar olduğunu saptayan Gardner, insanların gerçeği öğrenmesini ve fark edebilmesini sağlayan yedi farklı zeka kavramını ortaya atmıştır; şu anda ise yetenek sayısının yediden fazla olduğunu düşünmektedir.
Gardner çalışmaları sonunda zekayı yeniden tanımlamıştır.
Gardner’a göre “zeka, yaşam boyu karşılaşılan farklı durumlarda problemleri çözme ve yeni ürünler ortaya çıkarma kapasitesidir”.
Yeni zeka alanlarının tanımları şöyledir:
- Sözel-dilsel zeka Sözcüklerle düşünme ve ifade etme, dildeki karmaşık anlamları değerlendirme, sözcüklerdeki anlamlan ve düzeni kavrayabilirle, şiir okuma, mizah, öykü anlatma, dil bilgisi, mecazi anlatım, teşbihler, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma becerisi. Sözel zekası gelişmiş bir kişi kitap okumaktan hoşlanır; iyi bir hafızası vardır, tarih, yer, ad ve ayrıntılarını anımsar; kelime oyunlarını sever; okuma yazmayı sever; kelime hazinesi iyidir; sözel iletişimi iyidir; yaşıtlarının ortalama yazdıklarından daha iyi yazar; şaka yapar, uzun öyküler uydurur; sözcük oyunlarından hoşlanır; yazım hatası yapmaz; anlamsız kafiyeler, sözcük oyunları, tekerleme gibi etkinliklerden hoşlanır.
- Mantıksal-matematiksel-Sayısal zeka: Sayılarla düşünme, hesaplama, sonuç çıkarma, mantıksal ilişkiler kurma, hipotezler üretme, problem çözme, eleştirel düşünme, sayılar, geometrik şekiller gibi soyut sembollerle çalışma, bilginin parçaları arasında ilişkiler kurma becerisidir. Matematiksel zekası gelişmiş kişi araçların nasıl çalıştığına dair sorular sorar; hızlı bir şekilde zihinsel matematik yapar; matematik aktivitelerini sever; strateji oyunlarını, mantık bulmacalarını sever; yüksek düşünme tekniklerini kullanır; satranç, dama gibi zeka oyunlarında başarılıdır; nesneleri özelliklerine göre ayırmaya veya ardışık düzene koymaya çalışır; üst düzey bilişsel süreçler gerektiren deneyimlerden hoşlanır; soyut ve kavramsal düşünme ile neden-sonuç ilişkisini anlamada yaşıtlarından iyidir.
- Görsel-mekansal-zeka: Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutlu nesneleri algılama ve muhakeme etme becerisidir. Görsel algısı gelişmiş kişi resimler ve şekillerle düşünür; hayalinde gördüğü resimleri anlatabilir; çok hayal kurar; sanat ve proje aktivitelerini sever; görsel sunuşları sever; okurken sözcüklerden çok resimlerden anlar; görsel algıları net biçimde aktarır; harita, grafik ve şemaları metinden daha iyi çözer veya ilgi gösterir; sinema, slayt gibi görsel sunumlardan hoşlanır; görsel etkinliklerle ilgili bilmecelerden, yap-bozlardan hoşlanır; lego veya bloklarla üç boyutlu ilginç yapıtlar oluşturur; yazıdan ve sözcüklerden çok resimlerle ilgilenir; boyama kitapları, ödev kağıtları ve diğer materyallerle çalışmayı sever.
- Bedensel – Kinestetik zeka: Hareketlerle, jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir. Bedensel zekası gelişmiş kişi bir veya birden çok spor alanında üstündür; uzun süre hareketsiz oturamaz; nesneleri ayırıp yeniden bir araya getirmeyi sever; yeni, tanımadığı nesnelere eliyle dokunmaya, tanımaya çalışır; hareket ederek öğrenir; dinlemeyi ve konuşmayı sever; başkalarının mimiklerini, hareketlerini akıllıca taklit eder; koşmak, atlamak, güreşmek gibi etkinliklerden hoşlanır; el işlerinde (dikiş, tahta yontma, marangozluk, örme, vb.) beceri gösterir; kendini dramatik bir yolla ifade eder; hamur, çamur yoğurma, parmak boyası gibi dokunma ile ilgili deneyimlerden hoşlanır.
- Müziksel – Ritmik Zeka: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir. Ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir. Müzik zekası gelişmiş kişi notasını görmediği müziği tanır; melodileri tanır; enstrüman çalar, çalışırken tempo, ritim tutar; seslere karşı çok duyarlıdır; şarkıları kolaylıkla öğrenir; müzikte detone seslere tepki gösterir; güzel şarkı söyler; konuşma ve hareketlerinde ritm vardır; farkında olmadan kendi kendine şarkı mırıldanır; çevreden gelen yağmur, rüzgar, su, trafik, vb. seslere duyarlıdır; okul dışında öğrendiği şarkıları söyler; bir müzik sesi duyduğunda tepkide bulunur.
- Kişiler arası – sosyal zeka: Grup içinde işbirliği ile çalışma, sözlü ve sözsüz iletişim kurma, insanlann duygu ve davranışlarını anlama, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir. Sosyal zekası gelişmiş kişi arkadaşları ile birlikte olmaktan hoşlanır; doğal lider olarak davranır; ikna becerisine sahiptir; klüp, dernek ve komitelerde çalışır; çok arkadaşı vardır; dinlemeyi ve konuşmayı sever; pratik yoldan çözümler bulur; diğer çocuklara bildiğini öğretmekten hoşlanır; problemi olan arkadaşlarına önerilerde bulunur; başkalarına karşı empati geliştirmiştir; arkadaşları tarafından aranır.
- Kişisel – içsel zeka: İnsanın duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisi ile ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir. Kişisel zekası gelişmiş kişi özgürlüğüne düşkündür; bireysel çalışmalardan zevk alır; kendisi hakkında düşünmeyi sever; kendi ilgi ve becerilerinin farkındadır; başarı ve başarısızlıklarından ders alır; kendini sever ve kendisiyle gurur duyar; yalnız kalmaktan hoşlanır; bağımsızlık duygusu ve güçlü bir irade sergiler; zayıf ve güçlü yönleri konusunda gerçekçidir; kendi kedine çalışmayı diğerleri ile olmaya tercih eder; oynarken yalnız bırakıldığında kendini iyi hisseder; üzerinde konuşmadığı, ileri etkinlikleri vardır; kendini yönlendirmede oldukça başarılıdır; ne hissettiğini doğru olarak algılar; yaşamında kendi başarı ve başarısızlıklarından öğrenmede gerçekçidir , kendilik değeri yüksektir; kendine özgü öğrenme tarzı geliştirir.
- Doğa-varoluşçu zeka: Doğadaki bütün canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir. “Doğa-varoluşçu zeka” 1995 yılında sekin-zinci zeka olarak kabul edilmiştir ve üstünde çalışmalar sürdürülmektedir. Doğa zekası gelişmiş kişi araştırma yapmayı sever; doğadaki canlıları incelemekten hoşlanır; insanın varoluşunun nedenlerini düşünür; doğada gezinmeyi sever; çevredeki değişiklikleri fark eder; doğa ile ilgili konulara ilgi duyar (avcılık, dağcılık, çiftçilik. Vb.); doğada deneyimler edinmeyi sever; doğa ile ilgili kitaplar, filmler, müzeler, resimler ilgisini çeker; doğa olaylarının, hayvanların, bitkilerin adlarını bilir; doğada gözlem yapmayı sever ve ilgili sorular sorar; ünlü kaşif ve doğa bilimcileri hakkında bilgi edinir; mikroskop, teleskop, dürbün, mıknatıs gibi aletlere meraklıdır.
Her bir bireyin zeka profili birbirinden farklıdır; seyrek olarak bazı kişilerde bütün zeka alanları aynı derecede aktif olur. Her kişinin baskın olarak kullandığı bir veya fazla zeka bölümü vardır. Yaşamdaki roller çoğu zaman bütün zekaların birleşimini gerektirir. Yapılan çok basit işlerde bile farklı zeka bölümleri kullanılır. Örneğin, yol tarif ederken sözel anlatımınız, çizgileriniz ve hareketlerinizle yolu tarif etmek gibi.
Zeka gelişimi üzerindeki en önemli belirleyiciler kalıtım, aile, kültür, ilk yaşam deneyimleri ve eğitimdir. Çocukluktan başlayarak yaşamın farklı alanlarında ilgi ve yeteneklerin ortaya çıktığı zamanlarda yaşanan olumsuzluklar veya bu bilgilerin gelişme ortamı bulamaması gelişim için gerekli koşulların yetersizliği sonucu zekaların gelişimi de yavaşlayabilir. Ailede kitap, dergi gibi yazılı materyaller bulunmuyorsa sözel zekanın desteklenmesi güç olabilir. Kırsal alanda yetişmiş bir çocuğun kentsel ortamda yetişmiş bir diğerine göre bedensel zekası daha gelişmiş olabilir. İçine doğduğu tarihsel durum, zaman ve kültür ortamı, el becerilerine önem veren bir kültürde yetişen çocuk ile okul ortamında dil ve matematik ağırlıklı bir eğitim programı gören çocukta farklı zekalar gelişebilir.
Aile ortamı, ailenin çocuğu yönlendirmesi, çocuğun belli alanlarda desteklenmesi, hangi zeka alanlarının gelişebileceğini veya engellenebileceğini belirleyebilir. Kalabalık bir aile çevresinde büyüyen çocuklar, örneğin içe dönük zekalarını geliştirme şansına sahip olmayabilirler. Hiç kimse zeka alanları ile ilgili olarak kendisine sınırlar koymamalıdır. Bütün zekaların yaşam boyu gelişme fırsatı vardır. İnsanlar, güçlü olan zeka bölümlerini daha fazla kullanırlar ancak diğer zekalarının gelişimi için de çaba harcadıklarında yaşamlarına renklilik katabilirler.