Kalın Bağırsak Kanseri Tedavisi Var Mi?

Kalın Bağırsak Kanserleri

Sindirim siste­minin ince bağırsaklardan anüse (makata) kadar uzanan kısmına kolorektum denir. Kolorektum ince bağırsaklardan itibaren çekum, çıkan kolon, transvers kolon, inen kolon, sigmoid kolon ve rektum denen bö­lümlere ayrılır. Bu bölgenin kanserleri ge­nel olarak kalın bağırsak kanseri olarak bi­linir. Ancak aradaki faklılıklar nedeniyle makat girişinden itibaren ilk 15 cm’lik kıs­ma rektum kanseri, geri kalan üst kısmına ise kolon kanseri denir. Kolon ve rektum kanserleri en sık görülen kanserlerden olup, kanserden ölümlerin önde gelen nedenlerindendir.

Yaş

Yaş ilerledikçe sıklığı artar. Özellikle 50 yaşından sonra görülür.

Risk Faktörleri

Kolon kanserleri kolon mukozasını etkileyen genetik ve çevresel faktörlere uygun olarak gelişir. Kanser riski yaşla birlikte artar.

Yaşam boyunca kolon kanseri gelişme riski %20’dir. Kalın bağır­sak kanserlerinin %10’u ailesel eğilimi olan kişilerde görülür. Polipozis sendromlarında (kalın barsağın iç yüzünü kaplayan mu­kozadan kaynaklanan çok sayıda polip adı verilen tümöral doku olması) kanser riski artmıştır ancak polipozis olmadan da kolorektal kanser (Lynch Sendromu) gelişme ihtimali vardır. Özellikle 50 yaş ve üzerin­dekiler, birinci derece akrabalarında kolon kanseri görülenler, kendisinde ve ailesinde meme, yumurtalık kanseri olanlar, kalın ba­ğırsağında polip bulunanlar ve inflamatuar (iltihabi) bağırsak (ülseratif kolit, crohn hastalığı) hastalığı olanlar, düşük lifli yağ­dan zengin diyetle beslenenler yüksek risk taşımaktadır. Şişmanlık ve hareketsiz ya­şam da riski artırmaktadır. Kolon kanseri­nin oluşumunda beslenme riski arttıran et­menlerin başında gelir.

Özellikle hayvansal kaynaklı ve yüksek yağ oranlı gıdalardan kaçınmak ve sebze ve meyve gibi bol lifli gıdalara ağırlık vermek gerekir. Meyve, sebze ve bitkisel kaynaklı proteinlerden zengin bir diyetin kolon kanserine karşı ko­ruyucu olduğu iddia edilmektedir. Sigara içenlerde risk %30-40 daha fazladır. Ayrıca ağır alkol kullanıcılarında da risk artmıştır. Bu alışkanlıkların terk edilmesi kolon kan­seri riskin azaltacaktır. Ayrıca egzersiz, kal­siyum, selenyum gibi maddeler ve aspirin ve steroid olmayan ağrı kesici ilaçlar kolon kanseri riskini azaltabilmektedir.

Belirti ve Bulgular

Yavaş büyüyen bir kanser türü olan kolon kanserinin maalesef erken dönemde özgül belirtileri yoktur. Be­lirtiler genellikle ileri evrede ortaya çıkar. Tümörün bulunduğu yere göre; karın ağrı­sı, dışkılama alışkanlığında değişiklik, dışkı­da kan görülmesi (hematokezya), ağrılı dışkılama, dışkı kalibrasyonunda (çapında) incelme, yeterin­ce boşalamama hissi ve sebebi bilinmeyen ani kilo kaybı olabilir. Özellikle sağ kolon kanserlerinde gizli kanamaya bağlı demir eksikliği anemisi (kansızlık) oluşur. Anemi­ye bağlı olarak; halsizlik, çarpıntı ve nefes darlığı gibi belirtiler gelişebilir. Sol kolon kanserlerinde; tıkanma, ağrılı dışkılama, ka­bızlık ve kanama daha sık görülür.

Hastalarda anemi varsa solukluk görülür, karında ele gelen kitle olabilir, karaciğere yayılım olduğunda hastalarda karaciğerde büyüme, karın sağ üst kadranda ağrı olabi­lir, hastalarda sarılık ortaya çıkabilir.

Tanı

Kolon kanserinin tanısında kullanılan başlıca tanı metodları şunlardır:

  • Dışkıda kan testi (gaitada gizli kan): Verilen az miktardaki dış­kı örneğinde gözle görülemeyecek kadar az kanamalar özel bazı testlerle saptanır.
  • Baryumlu kolon grafisi: Makat yoluyla ba­ğırsaklara baryumlu kontrast madde verilir ve bağırsaklar çeşitli açılardan görüntüle­nir. Tipik vakalarda kalın bağırsaklarda ye­nilmiş elma görüntüsü vardır.
  • Rektosigmoidoskopi: Video görüntüleme cihazına bağlanmış olan bir tüple kalın ba­ğırsağın alt kısmı incelenir.
  • Kolonoskopi: Kalın bağırsağın tümünün in­celenmesini içeren bir yöntemdir. Video görüntüleme cihazına bağlanmış olan bir tüple kalın bağırsağın tümü incelenir. Polip saptandığında işlem sırasında çıkarılır, çıka­rılamayacak şüpheli lezyonlardan ise biyop­si alınır ve patolojik incelemeye gönderilir. Bir kez polip saptanan kişinin daha sonra belli aralıklarla izlemi gerekir.
  • Sanal kolonoskopi: Tomografi cihazından elde edilen bilgilerin, özel bilgisayarlarla endoskopik görüntülere dönüştürülmesi şeklinde tanımlanan sanal kolonoskopide bağırsağın tümü görüntülenebilir. Sanal ko­lonoskopi bir cm’den daha büyük poliple­rin tanısını kolonoskopi ile benzer doğru­lukla yapabilir. Ancak kalın bağırsak iç yü­zeyinin hastalıklarının tanısı, poliplerin çı­karılması ve parça alınması için standart kolonoskopi yine de gerekebilmektedir.
  • Biyopsi: Bağırsaktaki hastalıklı bölgeden bir parça alınarak mikroskop altında ince­lenir.
  • Ultrason, Ultrasonografi (USG): Ses dalgalan kullanılarak hastalığın karaciğer ve diğer karın içi or­ganlara yayılıp yayılmadığına bakılır.
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT): X ışını kullanı­larak vücut bölümleri görüntülenir ve bilgi­sayar programı ile yeniden görüntü oluştu­rulur. Özellikle hastalık yayılımını göster­mede önemlidir.
  • Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): Manyetik rezonans oluşturularak görüntü sağlanır, özellikle karaciğer metastazlarını ve rektum kanserinin yaygınlığını göster­mede yararlıdır.
  • Pozitron emisyon tomografisi (PET): Bir nükleer tıp yöntemidir. Radyoaktif işaretli şekerin tümör tarafından yoğun kullanılma­sı prensibine dayanır.

Tam kan sayımı; demir eksikliği anemisini gösterir. Kan biyokimya incelemesinde ka­raciğer fonksiyon bozukluğu karaciğer me­tastazını gösterebilir, alkalen fosfataz yük­selmesi yine karaciğer metastazını veya ke­mik metastazını gösterebilir. CEA yüksel­mesi hem hastalık gidişatını tahmin etme­de hem de tedaviye yanıtı takip etmede ya­rarlıdır. Akciğer grafisinde akciğer metas­tazları görülebilir. Şüpheli vakalarda akci­ğer bilgisayarlı tomografisi yapılabilir. Ka­rın bilgisayarlı tomografisi karaciğer ve ka­rın içi yayılımı göstermek için çekilir. PET tetkikinin rutin uygulamadaki yeri henüz tam olarak gösterilememiştir. Tüm kalın bağırsaklar mutlaka kolonoskopi veya baryumlu kolon grafisi ile incelenmelidir, çün­kü hastaların %5’inde eş zamanlı ikinci bir tümör olabilir ve tedavi buna göre planla­nır.

Bağırsak Kanseri Evrelendirmesi

TNM evrelendirmesine gö­re kolorektal kanserler 4 evreden oluşur. Bu evrelendirme sisteminde tümörün bo­yutu, lenf nodu (bezi) tutulumu ve uzak metastaz olup olmadığına bakılır. Hastalık dört evre üzerinden evrelendirildiğinde evre I erken hastalığı, evre IV ise ileri evre hastalığı gös­terir.

Tedavi

Kolon kanserinin başlıca tedavisi ameliyattır. Ameliyatla tüm kanserli doku­nun ve tümör yatağındaki damar ve lenf ya­pılarının temizlenmesi hedeflenir. Tümör­lü kısmın ameliyatla çıkarılmasından sonra bağırsak pasajının (devamlılığının) sağlan­ması için çıkarılan kısmın alt ve üst uçları­nın tekrar karşılıklı ağızlaştırılır. Kolon kan­serlerinde bu işlem kolaylıkla uygulanabi­lir, ancak rektum kanserlerinin özellikle 1/3 alt kısmında anüse yakın yerleşim gös­teren tümörlerde, hastalıklı kısmın çıkarıl­ması için rektum ve anüs tamamen çıkarı­lıp iptal edilir ve kolon kolostomi yöntemiyle karın duvarına ağızlaştırılır. Bu kolostomi genellikle kalıcıdır ancak ba­zen özellikle acil yapılan kolon kanseri ameliyatlarında kolostomi bağırsakların iyi­leşmesini kolaylaştırmak için geçici olarak yapılabilir.

Ancak başarılı bir operasyonla görülen tümör dokusunun çıkarıldığı du­rumlarda bile, tümör bağırsak katmanları­na ve lenf bezlerine yayıldığında kemoterapi ve radyoterapi gerekebilir. Burada amaç nüks (tümörün tekrarlaması) ve metastaz (yayılması) riski olan hastalarda bu riskin azaltılmasıdır. Bu amaçla uygulanan tedavi­ye adjuvant (yardımcı, destek) tedavi de­nir. Bu tedavi genellikle 6 aylık 5 fluorourasil tabanlı ve genellikle oksaliplatin içeren kombinasyon kemoterapisidir. Rektum kanserlerinde ameliyat bölgesinde nüks ris­ki daha yüksek olduğu için bazı olgularda ameliyattan önce, daha çok da ameliyat sonrası radyoterapi de yapılabilir. Kolon tümörlerinde ise radyoterapinin yeri çok kısıtlıdır.

İleri evre kolorektal kanserlerde durumu uygun hastalara kemoterapi uygulanır. Ge­nellikle ilaçların kombinasyonu uygulanır. Ayrıca bu hastalıkta etkin bazı biyolojik ajanlar da vardır. Kemoterapiye ek olarak kullanılır.

Seyir ve İzlem

Kolorektal kanserlerde nüks etme veya yayılma riski hastalığın ilk başvurusu sırasındaki evresine göre deği­şir. Nüksler genellikle ilk 2-3 yıl içerisinde ortaya çıkarlar. Bu nedenle bu hastaların ameliyat sonrası ilk 2 yıl içerisinde 3 ayda bir, 3-5 yıl arasında 6 ayda bir daha sonra ise en az yılda bir izlenmesi gerekir. Bunun amacı nükslerin erken tanınması ile yapıla­cak girişimlerle hastanın tedavi şansını ar­tırmaktır. Bu hastalarda geriye bırakılan ko­lon kısmında yeni tümör oluşma riski de ol­duğu için, bunların küçükken saptanması ve polip evresinde iken çıkarılması için belli aralıklarla kolonoskopi yapılır. Takip sırasında hastalara ayrıca kan testleri, CEA (Carcinoembriyonic antigen, tümör belir­teçlerinden biri) tayini, akciğer grafisi, ultrason (USG), ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi tetkik­ler yapılır.

Bağırsak Kanseri Tarama Yöntemleri

Kolon kanserleri uy­gun tarama yöntemleri ile, erken tanınabi­lir ve önlenebilir kanserlerin başında yer al­maktadır. Kalın bağırsak kanseri önce po­lip oluşumu, sonra poliplerin büyümesi ve anormal yapı kazanmasına kadar yayılan uzun bir sürede oluşur. Bu nedenle düzen­li sağlık taramaları yapıldığında; kolon kan­serlerinin sıklığında azalma ve tedavi başa­rısında ciddi artış mümkündür. Parmakla  rektal muayene, dışkıda gizli kan bakılmalsı, baryumlu kolon grafisi, rektosigmoidoskopi ve tarama koloskopisi ile kanser oluşmadan veya oluşmuşsa bile erken evrede 1 de saptayabilmek ve uygun yöntemle tedavisi yapılarak tam şifa sağlayabilmek mümkün­dür.