Okul Korkusu

Okul Korkusu

Okula başlama, tüm başlangıçlarda olduğu gibi, hem coşku, hem de biraz kaygı verici bir olaydır. Okul dönemi, çocuk ve ailesi için yepyeni ve önemli bir evredir.

Okula başlama; belirli bir olguya ulaşma, sorumluluk alma, bunların getirdiği sevinç yanında ana babadan ayn, kendi başına yeni ve bilinmez bir serüvene başlamanın korkularını birlikte içerir. Oyun ve arkadaş deneyimi olmayan, sorumluluklarını bilmesine ve üstlenmesine fırsat tanınmamış olan çocuklarda, evden kopup okula başlama sorun oluşturabilir. Zekası yeterli olsa bile, çocuk ruhsal yönden okula hazır değildir; evin koruyucu sığınağından çıkmak istemez. Okul çağına gelmiş olmasına karşın, öğrenme ve kavraması yeterli düzeye ulaşmamış olabilir. Buna benzer zorluklar yaşayan çocuklarda, okula gitmek istememe, arkadaşlarına yanaşamama, içe kapanıklık ya da tepkisellik gibi uyum sorunları görülür.

Okul korkusu, okul çağındaki çocuklarda birdenbire okula gitmeye karşı beliren yoğun direnç durumudur. Bu çeşit bir korku geliştiren çocuklar genellikle annelerine çok bağımlı çocuklardır. Hastalığı başlatan olay okulla değil, anneyle ilgilidir. Evdeki çatışmalı ortam ya da küçük kardeşin anne ile daha fazla yakınlaşabileceği düşüncesi, çocuğun aklının evde kalmasına ve okulda durmakta zorlanmasına neden olabilir. Çocuk için anneden ayrılma sayılabilecek her türlü olay, annenin hastalanması ve hastaneye yatması, annenin ya da çocuğun bağımlı olduğu kişinin bir süre evden uzak kalması, kardeş doğumu nedeniyle annenin bölünmesi ya da boşanma sözü geçen bir anne-baba kavgası ortaya çıkartıcı etkenler olarak sayılabilir.

Genellikle çalışkan, derslerine düşkün olarak bilinen çocuk, karın ağrısı, baş ağrısı, bulantı gibi yakınmalarla evde kalmak ister; okula gitmesi için zorlandığında paniğe girer, ağlayarak, tepinerek tepki gösterir. Evde kalmasına izin verildiğinde tüm yakınmaları kısa sürede ortadan kalkar. Ancak aynı tür tepkiler, okula gitmesi istendiğinde yineler.

Okul korkusunun, erkek ve kız çocuklarda görülme sıklığı eşittir.

Çocuğun okula başlama yaşı olan 5-7 yaşlar ve yine ilköğretimin bittiği, daha büyük sınıflara başlama dönemi olan 12-14 yaşlar arasında en yüksek oranda ortaya çıktığı saptanmıştır. Okul korkusu olan çocukların anne ve babalan diğer anne babalar ile karşılaşıldığında, rol davranışı, iletişim, duygu aktarım ve kontrol kurma gibi alanlarda daha az işlevsel bulunmuşlardır. Okul korkusu gösteren çocuklarda, aile farkında olmaksızın bu bağımlı ve olgunlaşmamış davranış örüntülerini desteklemektedir.

Dolayısıyla da çocuğun evde kalış süresi uzadıkça okula dönmesi güçleşeceğinden, tepkisine karşın çocuk okula götürülmelidir. Bu sorunun çözüme kavuşturulmasında aile, hekim ve öğretmen işbirliği çok önemlidir. Öğretmen ile öğrenci arasındaki olumsuz ilişki, çocuğu okul konusunda güvensiz kılar. Okul korkusunda öğretmen, çocuğun kaygısının kaynağının okulla bağlantılı olmadığını anlamalı ve bu kaygının doğru ele alınması konusunda aile ve hekimle işbirliği yapabilmeli, tutumlannı çocuğun gereksinimleri doğnıltusunda esnetebilmelidir.

Çocuğu, okulda kalmasını kolaylaştırabilecek, kaygısını azaltacak etkinliklere yönlendirmelidir. Bazı dunımlarda çocuk, annesi yanında olmaksızın sınıfa girmeyebilir. Sınıfa girmese de çocuk okula götürülmeli ve bu dönemde çocuğa karşı daha kararlı davranabilen bir aile bireyi, çocuğu okula götürme sonımluluğunu üstlenmelidir. Çocuğun okula yeniden alıştırılması davranışçı tedavi teknikleri doğrultusunda, aşamalı duyarsızlaştırma, koşullandırma yöntemleri ile sağlanır. Bu arada çocuğun okula gitmesi desteklenirken, bir yandan da aile içi ilişki ve iletişimlerdeki bozuk yanlar ve bu korkuya yol açan nedenler, çocuk ve aile ile birlikte ele alınarak çözümlenmeye çalışılır.

Yorum yapın