Hipertansiyon (Erişkin)
Yüksek tansiyon; kalp yetmezliği, felç (inme), koroner kalp hastalığı ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklara yol açabilen önemli risk faktörlerinden biridir.
Hipertansiyon şiddeti ile kalp ve damar hastalıkları ve ölüm arasında doğrusal bir ilişki vardır. Sık görülen bir hastalık olan hipertansiyon, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunudur. Hipertansiyon tedavisinde ilk amaç, yüksek olan kan basıncının düşürülmesidir. Ama etkilenecek organlardaki hasarın önlenmesi veya geriletilmesi, kalp damar hastalıklarındaki diğer risk faktörlerinin varsa düzeltilmesi, bu arada yaşam kalitesinin de korunması göz önünde bulundurulmalıdır.
Hipertansiyon ile savaş için doğru olacak ilaç tedavilerinin seçimi hekimleri ilgilendiren bir konudur. Ama hastalarında bilmesi ve uygulanması gereken tedaviye yardımcı ve tedavi başarısını etkileyen önemli hususlar vardır. Hastanın bu konuda bilgilenmesi ve eğitimi için “dil döken” hekimler olmakla birlikte, kalabalık poliklinik şartlarında hastalığın tabiatı hakkında yeterince bilgi edinemeyen hasta sayısı da fazladır. Yine doğru teşhis için gerekli olan kan basıncının doğru olarak ölçülmesinin her zaman yeterli yapılmadığını da gözlemlemekteyiz. Vücudumuzdaki organ ve dokuların beslenmesi ve oksijen temini, kalbimizin kanı aort ve atardamarlara pompalaması yoluyla olur. Dakikadaki pompalama sayısı, çeşitli mekanizmalarla ayarlanır ve vücudun kan ihtiyacına göre artar veya azalır.
Erişkin yaşta kalbin dakikadaki atım sayısı, istirahat halindeyken 60-100 arası değişir. Kalbin sol karıncığının kasılmasıyla aorta’ya (kalpten çıkan ana atar damar) atılan kanın atardamar duvarında yaptığı basınca kan basıncı denir. Halk dilinde ise kısaca tansiyon denmektedir. Bir yaşam bulgusudur.
Kan basıncı sistolik (büyük, maksima tansiyon) ve diyastolik (küçük, minima tansiyon) olarak iki değerden oluşur.
Sol karıncığın kasılması ile fırlatılan kanın o anda damar duvarına yaptığı basınca sistolik, karıncık gevşediği zaman atardamardaki kan kitlesinin oluşturduğu daha düşük basınca diyastolik kan basıncı denir.
Kalbin fırlattığı kanın atardamar duvarında yaptığı dalgalanma ise, yüzeysel giden atardamarlar elle yoklandığında bir vuru şeklinde hissedililir ve buna da nabız denilmektedir.
Tanım
Hipertansiyon; kan basıncının normal kabul edilen değerlerden yüksek olması haline (yüksek tansiyon) denmektedir. Bu durum toplumda çok önemli sağlık sorunlarından birisidir. Çünkü yol açtığı çeşitli organ hasarları ömrü kısaltmakta veya kişiyi sakat bırakabilmektedir. Hipertansiyon çok yaygın bir hastalıktır ve erişkin nüfusun %25’inde vardır; ileri yaş grubunda daha sık görülmektedir. Sistolik ve diyastolik kan basıncının bilinmesi, nabız sayısı ile birlikte, kalp ve kan dolaşım sistemi hakkında bazı önemli bilgiler sağlar. Büyük ve küçük tansiyon değerleri tek tek veya birlikte normalden yüksekse, kalp daha fazla yük altında çalışıyor demektir.
Tansiyon değeri sabit bir rakam değildir. Normalin alt ve üst sınırları vardır. Bu sınırlar da kişinin yaşına, cinsiyetine ırkına ve başka faktörlere göre değişmektedir. Kan basıncı günlük hayatımızda sabit olmayıp, dakikalık, saatlik ve günlük değişmeler gösterir, örneğin hızlı yürüme, yük taşıma, heyecanlanma gibi durumlarda biraz yükselir, istirahat anında veya uyurken biraz düşer, bu oynamalar normaldir. Yüksek tansiyonlu kişilerde de yüksek değerlerde bu oynamalar genellikle vardır.
Günlük hayatta sistolik kan basıncının 90-140 mmHg arasında değişiklik göstermesi, diyastolik basınç normal sınırlarda kaldığı sürece normal bir durumdur. Erişkin yaşta ideal kan basıncı değeri yapılan araştırmalarda belirlenmiştir. Bu değer 120/80 mmHg ve altıdır.
Normalin üst sınırı ise sistolik 130, diyastolik 85 mmHg’ dır. Yüksek normal değerler ise sistolik 130-139 veya diyastolik 85-89 mmHg’dır. Erişkinlerde günümüzde kabul edilen kan basıncı sınıflaması tabloda gösterilmiştir. Çok eskiden 60 yaşın üzerindeki yaşlılarda sistolik kan basıncının yüksek (140-170 mmHg) olması, diyastolik basınç normal ise, normal kabul edilirdi. Ancak yapılan araştırmalar gösterdi ki, sadece sistolik kan basıncı yükselmesinin de kalp ve damarlarla ilgili hastalıklarda önemli rolü vardır. Bu nedenle örneğin 70 yaşındaki bir kişide kan basıncının 170/80 mmHg olması tedavi gerektir.
O halde normal kabul edilen istirahat halindeki Kan Basıncı değerleri sistolik kan basıncı için alt ve üst sınır olarak 90-130 mmHg, diayastolik kan basıncı için 50-85 mmHg’dır.
Tablo: Kan basıncı değerleri (mmHg) Sistolik — Diyastolik
Optimal<120ve<80
Normal < 130 ve <80
Yüksek-normal 130-139 veya 85-89
Hipertansiyon: |
Evre I (hafif) 140-159 veya 90-99 |
Evre II (orta) 160-179 veya 100-109 |
Evre III (şiddetli) >=18O veya >=110 |
Yalnız sistolik hipertansiyon >140 <90 |
Bir kimsenin yüksek tansiyonlu olduğuna karar vermek tek bir ölçme ile yapılmamalıdır. Özelikle yüksek-normal veya hafif yüksek tansiyonu olan kişilerde ilk değerlendirmeden sonra, en az iki ayrı muayenede, en az iki kez ölçülen kan basıncının ortalaması alınmalıdır. Bu arada hastada daha sonra değinilecek beyaz önlük hipertansiyonu bulunup bulunmadığı evde yapılan ölçümlerle kontrol edilmelidir.
Normal şartlarda kan basıncını düzenleyen çeşitli mekanizmalar vardır. En önemlileri kalbin pompalama gücü ve atardamarlardaki uç dalların gevşek veya daralmış olmasıdır. Basit bir örnekle açıklayacak olursak: Bir su pompası ve buna bağlanmış uzun lastik bir hortum ve ucunda bir musluk düşününüz. Musluk çok açılırsa, su boru içinden düşük bir basınçla geçer ve pompa motoru zorlanmaz. Ama musluğu biraz kapatırsak veya ağzını parmakla tıkarsak hortum içindeki suyun hortum duvarına yapacağı basınç artacaktır. Bu örnek kan basıncına uygulanırsa, atardamar uçları daralmışsa, içlerinden kanın geçmesi zorlaşacak, kan basıncı yükselecek, kalbin daha kuvvetli kasılması gerekecektir, işte bu basınç yüksekliği sürekli olarak 130/85 mmHg’nın üzerinde seyrederse bu kişide hipertansiyon var demektir. Zaman geçtikçe bu kişilerin atardamar duvarlarının esnekliği azalır, az veya çok sertleşir. Yüksek basınca karşı kan pompalayan kalpte de büyüme meydana gelir.
Kan basıncı (tansiyon) ölçülmesi
Normal kan basıncını ölçmek basit bir işlem gibi görünse de doğru ölçme için tekniği iyi bilmek gerekir. Ölçüm değerini etkileyen çeşitli faktörler de vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
- Hastayla ilgili: Nabız sesinin hafif olması, felçli koldan ölçüm yapılması, ruhsal durum, ağrılı durumda ölçme, yeni yemek yemiş olma, mesane gerginliği, yeni sigara içmiş olma, yeni kafeinli içki veya alkol içmiş olma, heyecanlı konuşma, beyaz önlük reaksiyonu, ritim bozukluğu, şişmanlık, gebelik, ileri yaşlılık
- Ortamla ilgili: Gürültülü ortam, soğuk ortam
- Donanım ve ölçme tekniği ile ilgili: Manşon ve tüplerin hava kaçırması, tüplerde tıkanıklık, bozuk cihaz, çok dar ebatta manşon kullanımı, elbise üzerine manşon sarılması, dirseğin çok yukarıda tutulması, ölçerken çok hızlı hava kaçınılması, hasta kolunun ve sırtının desteksiz olması, ölçmeden önce çok kısa dinlenme veya çok uzun dinlenme dönemi (20-30 dk)
- Ölçen kişi ile ilgili: Kan basıncının ölçümleri farklı zamanlarda, benzer pozisyonda yapılmalıdır. İlk ölçümde iki koldan da ölçülmeli, iki kol arasında fark varsa, sonraki ölçüm yüksek taraftan yapılmalıdır. 30 yaşından genç hastalarda kan basıncı yüksek bulunursa bacaktan da kan basıncı ölçülmelidir. Normal kişilerde iki kol kan basıncı arasında 5-10 mmHg bir fark bulunabilir. Kan basıncı sınırda veya hafif yüksek çıkan kişilerde 3-4 hafta süre ile haftada 1-2 kez, değişik zamanlarda kan basıncı ölçümü yapılarak, kan basıncının sürekli yüksek olup olmadığına karar verilir.
Bazen hekim veya hastane ortamı kan basıncında geçici yükselmelere neden olabilir. Halbuki bu kişilerin evdeki ölçümleri genellikle normaldir. Bu duruma “beyaz önlük hipertansiyonu” denir. Yüksek tansiyon saptanan hastaların yaklaşık %15-20’de bu durum bulunabilir. Kan basıncını ölçmeden önce;
- hasta enaz 30 dk öncesi kafeinli içki (demli çay, kahve, kola) veya sigara içmemiş,
- en az 5 dk dinlenmiş olmalıdır.
- Hasta sırtı dayalı durumda sakin oturmalı, kol destekli olmalıdır.
- Ölçen kişi rahat durumda ve sakin olarak ölçüm yapmalıdır.
- Ortamın sessiz ve ılıman olması da önemlidir.
Hastanın “antigribal” diye bilinen bazı ilaçlan içiyor olması, kan basıncını yükseltebilir. Kan basıncı ölçümü pratikte, hasta oturur durumda iken yapılmalıdır. Bazen hekim gerek görürse yatarken veya ayakta iken de kan basıncını ölçebilir (ileri yaşlılık, diyabe-tik hastalar, tansiyon düşürücü ilaç alıyor olmak).
Pratikte kan basıncı ölçülmesi sfigmomanometre denilen tansiyon aleti ile yapılır. Bu alet civalı, aneroid (ibreli) ve otomatik olarak 3 tiptir. Civalı aletler en güvenilirdir ve genellikle kliniklerde kullanılır. Aneroid ve otomatik olanlar hastane dışında daha çok kullanılırlar. Bunların güvenilirliği 6 ayda bir civalı aletler ile kontrol edilmelidir. Otomatik elektronik aletler hastanın kendi kendine kan basıncını ölmesi için daha uygundur.
Aneroid ve civalı tansiyon aletleri havayı, kola sarılan lastik keseye pompalayan lastik bir puvar, bunun boyun kısmında hava kaçırmayı sağlayan kontrol vidası, havayı ileten lastik tüpler ve uygulanan hava basıncını gösteren bir manometreden oluşmuştur. Lastik kesenin dışı,dayanıklı bezden yapılmış kola sarılan bir kılıfla kaplanmıştır. Buna manşon denir. Manşon boyutlan küçük çocuklar ve erişkinlerin kol çevresine göre standart öcülerde farklılık gösterir. Örneğin erişkinlerde hava kesesi çapları 12×24 cm, bacaktan ölçmek için 12×40 cm, çocuklarda 4-8×12 cm olmalıdır. Çocuk manşonu ile erişkinlerde KB ölçülürse değer yüksek, erişkin manşonu küçük çocukta kullanılırsa KB değeri düşük çıkabilir.
Kan Basıncı (KB) nasıl ölçülür?
Tansiyon nasıl ölçülür?
Önce manşon, hava kesesi önde olacak şekilde kola sıkıca sarılır. Manşonun alt kenarı dirsek çukuru kıvrımının 2,5-3 cm üstünde olacak şekilde sarılması önemlidir. Ölçerken sık yapılan hatalardan biri, steteskop’un (dinleme aleti) yanlış yerleştirilmesidir. Steteskop kesinlikle manşonun altına sokulmamalıdır. Manşon tüpleri steteskop yerleştirilecek bölgenin dışında olacak şekilde manşon sarılmalıdır. İlk ölçüm el bileğindeki atardamar (radial arter) nabzı parmakla hissedilerek yapılır. Sol el 2. ve 3. parmaklarımızla bilek atardamarı hissedilirken hava kesesi bu nabzın kaybolduğu düzeyin üzerine çıkacak şekilde şişirilir ve kese havası yavaş yavaş puvar vidası gevşetilerek kaçırılır. Nabzın tekrar hissedildiği basınç düzeyi yaklaşık olarak sistolik basınçtır. Diyastolik kan basıncı bu yöntem ile ölçülemez., dinleme (oskültasyon) yöntemi ile ölçülür.
Dinleme yöntemi ile kan basıncım ölçmek için önce, dirsek kıvrımından geçen atardamar (brakial arter) bulunmalıdır. Bu atardamar genellikle dirsek kıvrımının 1/3 iç kısmından geçer ve kol açık durumda iken el parmağı ile hissedilir. Kol kası gelişmiş olanlarda ortada, çok yaşlı olanlarda daha da iç yanda bulunabilir. Bu nabzın yerinin saptanması, steteskop üzerine konacağı için önemlidir (bazı elektronik cihazlarda nabız algılayıcı kısım varsa, bu bölge atardamar üzerine gelecek şekilde manşon yerleştirilmelidir). Sonra steteskopun diyafram kısmı bu atardamar üzerine orta sıkılıkta konur. Hava kesesi önceki ölçümde tespit edilen sistolik kan basıncı değerinin 20-30 mmHg üzerinde olacak şekilde süratle puvar vasıtasıyla şişirilir. Şüphesiz bu sırada hava kaçırma vidası kapalı olmalıdır (bir elimizle steteskopu tutarken, diğer elimizle havayı pompalamaktayız). Sonra kese basıncı saniyede 2-3 mmHg hızda, yavaş yavaş vida gevşetilerek düşürülür. Nabız sesinin hafif olarak duyulduğu an, sistolik KB’nı gösterir.
Hava kaçırmaya devam edilirken sesler giderek kuvvetlenir ve tekrar hafiflemeye başlar. Seslerin kaybolduğu nokta diyastolik kan basıncını gösterir. Eğer ölçüm değerlerinde bir tereddüt olursa ikinci defa ölçmeden önce hava kesesi tamamen boşaltılır ve kese yeniden şişirilir. Yarı boşalmış bir kese tekrar şişirilirse kan basıncı yanlış olarak yüksek çıkabilir.
Kendi kendine (evde) kan basıncı ölçümü
Hastaların kan basıncını kendilerinin ölçmesi için elektronik cihazlar geliştirl-miştir. Bunlar manşonu üst kola yerleştirilenler, el bileğine sarılanlar veya parmaktan ölçenler olarak 3 tiptir. İlk ikisi daha sık kullanılmaktadır. Bu ölçümler şu amaçlar için yaralıdırlar: Beyaz önlük hipertansiyonunu saptamak, kan basıncında başlangıçta kısa süreli yükselmeleri saptamak, tedaviye cevabı saptamak ve hastanın tedaviye aktif olarak katılması ve uyumunu arttırmak. Sağlıklı cihazlarla yapılan ev ölçüm değerleri, gerek hipertansiyon tanısının teyidinde gerekse tedavinin düzenlenmesinde hekime yararlı olur.
Ölçülen kan basıncını yazarken daha yüksek olan sistolik basınç yukarı yazılır ve
“ / “ işaretiyle diyastolik basınç alta yazılır. Örneğin kan basıncı 120/80 mmHg diye yazıldığında -ki bunu okurken 120’ye 80 şeklinde okumalıyız- sistolik basınç 120, diyastolik basınç 80 mmHg (millimetre civa)’dır. Eğer ölçü birimini cm (santimetre) Hg olarak söyleyeceksek 12/8 cmHg demeliyiz.
Risk Faktörleri
Erişkin yaştaki hipertansiyonların %90’ında sebep tam bilinemez. Bu tip hipertansiyona tıpta esansiyel hipertansiyon veya primer hipertansiyon denir. Halk arasında “asabi tansiyon’da denilmektedir. Genellikle hayat boyu devam eden bir durumdur.
Hipertansiyon oluşmasında başka bir hastalık veya özel bir sebep söz konusu ise buna sekonder hipertansiyon denir. Erişkinlerde %6-8 sıklıkta görülür.
Esansiyel hipertansiyonun oluş mekanizmaları, günümüzde detaylı bir şekilde ortaya konmuştur. Bu tip yüksek tansiyonun gelişmesini kolaylaştıran bazı önemli faktörler vardır.
1. Kalıtım
Hipertansiyonun bazı ailelerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Anne, baba veya yakın akrabalarınızda hipertansiyon varsa, sizde de oluşma ihtimali fazladır. Aile fertleri arasında erken yaşta kalp krizi veya felç geçirenler bulunuyorsa, diğer aile üyelerinin belirli aralıklarla tansiyonlarını ölçtürmeleri erken tanı için önemlidir. Kalıtımsal (genetik) özelliklerin hipertansiyona katkısı, %30-60 gibi önemli bir orandır.
2. Cinsiyet
Erkeklerde kadınlara göre daha fazla sıklıkta hipertansiyon görülür. Menopoza girdikten sonra kadınlarda da görülme sıklığı artar.
3. Yaş
Hipertansiyon genellikle 35 yaşın üzerinde ortaya çıkar ve yaş ilerledikçe daha sık görülür. 15-20 yaş civarındaki hipertansiyon vakalarının da %20-25’i esansiyel tiptir.
4. Irk
Siyah ırkta beyazlara göre daha sık hipertansiyona rastlanır ve daha şiddetli seyreder.
5. Şişmanlık
Yapılan taramalarda ideal ağırlıklarının %20’sinden fazla şişman olan kimselerde, hipertansiyon gelişme şansının yüksek olduğu anlaşılmıştır.Ancak şişmanlık her zaman hipertansiyona neden olmamaktadır.
6. Yemeklerde fazla tuz kullanılması
Yemeklik tuzda sodyum ve klor bulunur.
Sodyum sağlık için gereklidir ve yeterli, normal miktarda yenirse vücuttaki sıvı dengesini düzenler. Yüksek tansiyonlu kişilerin bazıları aşırı tuzlu yiyen kişilerdir. Fazla alınan tuz, böbreklerden atılır ama bazı kişilerde bu mekanizma az çalıştığından, tuzla birlikte vücutta su da tutularak hipertansiyon gelişebilir. Hipertansiyonlu hastaların büyük kısmında tuz alımı azaltılırca tedavide yararlı olur.
7. Alkol
Fazla miktarda aşırı alkol tüketilmesi kan basıncını yükseltebilir.
8. Sigara
Fazla sigara içilmesi etkilemektedir.
9. Sedanter (hareketsiz) yaşam şekli
Bu şekilde yaşayanlar genellikle şişmandırlar ve bu da hipertansiyona zemin hazırlar. Hareketli yaşam, düzenli yürüyüşler hem kilo alınmasını önler, hem de sıkıntı ve endişe gibi hislerin giderilmesini sağlar
10. Stres
İşinde veya evinde sıkıntı ve gerginlik içinde yaşayanlarda kan basıncı geçici olarak yükselebilir. Bu stresler şiddetli ve uzun süreli olursa devamlı hipertansiyona yol açabilir
Belirti ve Bulgular
Kan basıncının yüksek olduğu hissedilebilir mi? Bu sorunun cevabı genellikle “hayır’dır. Gerçekten hipertansiyonlu birçok kişi yüksek tansiyonlu olduklarını bilmeden yaşarlar ve bunun tehlikeli sonuçlarıyla karşılaşırlar. Bu nedenle hipertansiyona “sinsi bir katil” diyenler de olmuştur. Bilinmesi için gerekli tek yol belirli aralıklarla kan basıncını ölçtürmektir.
Hastaların yaklaşık 1/3 de şu belirtiler bulunabilir.
- Baş dönmesi baş ağrısı (genellikle kafa arkası ve ensede),
- çabuk yorulma,
- nefes darlığı,
- görme bozuklukları,
- göğüste ağrı,
- burun kanaması,
- kulak çınlaması,
- çarpıntı,
- kafada ağırlık hissi,
- göz kanamaları.
Bu belirtiler başka hastalarda da görülebildiğinden hipertansiyona özgü değildirler. Normal düzeye düşürülmeyen yüksek kan basıncı olan hastalarda zaman içinde bazı organlarda hasar oluşmaktadır. Hipertansiyona bağlı hedef organ hasarları, erişkin ve ileri yaş grubunda ölüm nedenlerinin başında yer alır. Bu nedenlerle hipertansiyonun erken tanısı ve tedavisinin iyi yapılması halinde hedef organ hasarları, dolayısıyla ölüm oranları büyük ölçüde azaltılabilmektedir.
Tedavi edilmemiş hipertansiyon organlarda tahribat yapabilmektedir.
1. Kalp: Yüksek basınca karşı kanı pompalayan kalbin sol karıncık kasında zaman içinde kalınlaşma ve karıncıkta büyüme meydana gelir. Bu büyüme fazlalaşınca kalp kasında yorgunluk, zayıflık gelişir ve sol kalp yetersizliği olarak bilinen tablo ortaya çıkar.
2. Kalbin atardamarları (koroner arterler): Kalp kasını besleyen koroner arterlerde damar sertliğine bağlı daralma ve tıkanmalar (kalp infarktüsü) hipertansiyonlu hastalarda daha sık görülür. Bir yaşlanma olayı olan damar sertliği (ateroskleroz) çok nedenli karmaşık bir süreçtir, ama hipertansiyon en önemli risk faktörlerinden birisidir.
3. Aort yırtılması: Seyrek görülen ama tedavisi acilen yapılmazsa ölümle sonuçlana-bilen, oluşmasında hipertansiyonun rol oynadığı bir hastalıktır.
4. Beyin atardamarları: Hipertansiyon tedavi edilmediği takdirde beyin arterlerinde tıkanma, kanama ve beyinde kanlanma azlığı ataklarına neden olabilmektedir. Böylece oluşan felçler (inme) hastanın hem sakat, hem yatalak kalması, hemde erken ölüm sebebidir.
5. Beyin ödemi: Tedavi görmeyen ve tansiyonu hızla yükselen hastalarda görülebilen az rastlanan bir tablodur. Acil ama dikkatli tedavi ile düzelir.
6. Bacak atardamarları: Bu damarlardaki daralma ve tıkanmalar, hipertansiyonlu ve özellikle fazla sigara içen hastalarda sık görülür. Yürürken baldır veya bacak ağrısı oluşur, durunca hemen geçer. Tedavi edilmez ise ayakta gangren gelişebilir.
7. Böbrek: Tedavi görmeyen esansiyel hipertansiyonlu hastalarda, böbrek damarlarında tahribat olmakta ve böbreklerde çalışma bozukluğu zaman içinde yerleşmekte ve ilerlemektedir. Böylece hipertansiyonlu hastaların bir kısmında “üremi” hastalığı gelişebilir.
8. Göz: Hipertansiyon gözün iç kısmındaki ince atardamarları etkileyerek etkileyerek kanamalara ve körlüğe kadar giden görme bozukluklarına yol açabilir.
Böylece hipertansiyonun hiçte hafife alınmayacak, önemli bir hastalık olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Esansiyel hipertansiyon hayat boyu devam eden bir hastalıktır ama tedaviye erken başlanırsa ve tansiyon normalde tutulursa yukarıda anlatılan kötü etkileri önlenebilir veya azaltılabilir.
Tedavi
A. İlaç dışı tedaviler
Sağlık elemanları tansiyonunuzu ölçebilir ama yüksek çıkarsa ancak doktorunuz tedavi planını yapmalıdır. Organ hasarı ve damar sertliği için başka risk faktörleri bulunmayan hafif hiper-tansiyonlu kişilerde aşağıda belirtilen yaşam tarzı değişiklikleri yararlı olabilir. 3-6 ay boyunca bu ilaç dışı tedavilerin uygulanmasına rağmen kan basıncı normal düzeye inmezse ilaç tedavisi başlanmalıdır; ama ilaç dışı tedaviye uyum hastaların çoğunda başarılamaz ve ilaç tedavisi zorunlu hale gelebilir.
Orta ve şiddetli hipertansiyon nedeniyle ilaç tedavisi gören hastalarda da bu yöntemlerin uygulanması faydalıdır.
1. Şişmanlık varsa zayıflatıcı rejim
Şişman ve hipertansiyonlu kişilerin çoğu, kilo kaybedip normal ağırlıklarına ulaşırsa tansiyonları da düzene girer. Düşmezse ilaç tedavisi gerekir. Kilo azaltılması yavaş yavaş yapılmalıdır (ayda 2-4 kg). Şişmanlık genel sağlık açısından da tehlikeli bir durumdur.
Şişmanlarda şu hastalıklar daha sık görülür:
Hipertansiyon, yağ yükselmesi, şeker hastalığı, inme, safra yolu hastalıkları, eklem kireçlenmesi, uykuda solunum durması hastalığı, rahim, meme, prostat, kalın bağırsak kanserleri. O halde şişmansanız kilo vermekle genel sağlık yönünden de kazançlı çıkacaksınız. Uygun diyeti doktorunuz veya diyet uzmanları size verecektir.
2. Tuz alımının azaltılması
Sodyum alımının artışı ile kan basıncı yükselmesi arasındaki ilişki yıllardır bilinmektedir. Toplumumuzda genellikle fazla tuz tüketilmektedir. Gerektiğinden 2-3 misli fazla tuz tüketmekteyiz. Yiyeceklerin çoğunda doğal tuz bulunmaktadır. Et, balık, yumurta ve sütte sodyum oranı yüksektir. Bitkisel yiyeceklerde ise azdır. Hazır yiyeceklerde de tuz oranı yüksektir. Hipertansiyonu kişilerde tuz alımının azaltılmasıyla kan basıncı daha kolay kontrol altına girer. Bunu sağlamak için aşın tuz içeren salamura gıdalar, zeytin, turşu gibi yiyecekler yenmemeli, salata tuzsuz yenmeli, pişirmede katılan tuz azaltılmalıdır. Çeşni verici baharatlar, kullanılabilir. Tam tuzsuz bir diyet tavsiye edilmemektedir.
3. Sigara yasaklanması
Sigara içilmesi kan basıncını yükseltebilir. Ayrıca sigara içen hipertansiyonlu kişilerde koroner kalp hastalığına yakalanma riski, sigara içmeyen hipertansiflere gore %50-60 oranında daha yüksektir. Sigarayı bırakanlarda iştah genellikle artmakta ve kilo artışı olmaktadır. Bu nedenle diyet ve egzersiz de önerilir.
4. Alkol tüketiminin azaltılması
Günde 30-50 miden fazla etanol alanlarda kan basıncı yüksekliğinin görülme sıklığı artar. Bu nedenle alkol eğer düzenli içiliyorsa günlük tüketim 30 ml etanolden daha az olmalıdır (700 ml bira, 300 ml şarap, 60 ml viski, 60-100 ml rakı) Her gün az miktarda alkollü içki içilmesinin damar sertliğine iyi gelip gelmediği çok tartışmalıdır. Alkolün özellikleri genç ve orta yaş kadınlarda kalın bağırsak, meme kanseri ve siroz riskini arttırdığı, alkol bağımlılığının arttığı unutulmamalıdır. Kadınlarda belirtilen miktarların yarısı uygundur.
5. Egzersiz
Hipertansiyonlu kişilerde düzenli yapılacak izotonik egzersizlerin (tempolu yürüyüş, yüzme, aerobik) yararlı olduğu bildirilmiştir. Ancak bunlar hafif hipertansiyonlu ve ileri hipertansiyonlu olup da ilaç tedavisi ile düzelmiş hastalarda uygulanmalıdır. İzometrik egzersizler kan basıncında aşırı yükselme yaptığından zararlı olabilir. En yararlı egzersiz şekli haftada en az beş gün, günde 20-30 dk’lık tempolu yürüyüşlerdir. Bu yürüyüşler düz yolda temiz havada yapılmalı, soğuk ve ayaz varsa ağız ve burun atkı ile kapatılmalıdır.
6. Gevşeme teknikleri
Yoga, psikoterapi, transandantal meditasyon, biofeedback gibi gevşeme teknikleriyle kan basıncında geçici de olsa düşme sağlanabilir.
7. Yiyecek içeriğindeki değişiklikler veya eklemeler
Birlikte kolesterol yüksekliği varsa doymuş yağ oranı çok fazla hayvansal yağ ve et ürünlerinden sakınmak gerekir. Vejeteryanların kan basıncının düşük olduğu da bilinmektedir. Bu nedenle lifli gıdalar (taze sebze ve meyve) daha fazla tüketilmelidir. Bazı hastalarda kanda potasyum düzeyleri düşük çıkabilir. Bu durumda doktorunuz gerekli ilaç tedavisini yapacaktır. Kandaki potasyum düzeyi normal de olsa potasyumdan zengin gıdalarla beslenmenin tansiyonu azaltmada yardımcı olduğu bilinmektedir.
Potasyum içeriği fazla gıdalar arasında muz, turunçgiller, patates, kayısı sayılabilir. Nadiren magnezyum eksikliği saptanan bazı hipertansiyonlularda magnezyum tabletleri verilebilir. Yine bazı hipertansiyonlularda kalsiyum desteği gerekebilir. Kahve, çay ve kolalı içeceklerde bulunan kafein, özellikle birlikte sigara da içiliyorsa, tansiyonu 5-10 mmHg yükseltebilmektedir. Bu nedenle hipertansiyonlularda kafein alımı sınırlandırılmalıdır. Balık yağının kalp damar sistemi üzerine olumlu etkileri vardır ve nedeni içindeki omega-3 çoklu yağ asitleridir. Tansiyon düşürücü olarak çok fazla miktarda alınmaları gerekir, o zaman da yan etkileri ortaya çıkar. Bu nedenle konsantre balık yağı içeren hapların tansiyon düşürücü olarak kullanılmaması gerekmektedir.
8. Yaşanan bölgenin rakımı
Hipertansiyonlu hastaların bir kısmı, deniz seviyesinde iken (genellikle tatilde) kan basınçlarının daha iyi seyrettiğini, daha iyi düştüğünü söylerler ki bu doğru olabilir. Bunun nedeni rakımın azalmasından ziyade tatil ortamında iş stresinden uzak kalmaktır. Böyle durumda ilacın kesilmesinden çok dozunun azaltılması daha uygundur.
B. İlaç tedavisi
Sınırda kan basıncı veya hafif hipertansiyonu olan kişilerde ilaç dışı tedavi yöntemleriyle kan basıncı istenen düzeye inmemişse veya orta ve şiddetli hipertansiyonlularda ilaç tedavisi başlanmalıdır. Amaç kalp ve damar olaylarını ve hedef organ hasarlarını önlemek veya iyileştirmektir. Çok çeşitli olan tansiyon düşürücü ilaçların seçimini sizi tetkik eden hekim kararlaştırır. Kendi bildiğinize göre veya komşunuzun, bir yakınınızın tavsiyesiyle ilaç zararlı da olabilir. Doktorunuz bir ilaca başladığında iyi gelip gelmediği, bir deneme süresi sonunda anlaşılır. Tansiyonunuz tam düşmemişse umutsuzluğa kapılmayınız. Yüksek tansiyonda kullanılabilen tıbbın elinde çok çeşitli ilaçlar vardır. Bunlardan birisi, ikisi veya bazen üçü size iyi gelecektir. Bunların düzenlenmesini yine doktorunuz yapacaktır. Her ilaçta olduğu gibi hipertansiyon ilaçlarında da bir takım yan etkiler görülebilir. Bunların bir kısmı katlanabilir yan etkilerdir. Önemli bir yan etki olmuşsa doktorunuza haber verirseniz gerekli ilaç değişikliği yapılacaktır.
Görüldüğü üzere hipertansiyon tedavisinde hasta hekim iletişiminin iyi olması tedavinin başarısını arttıran bir husustur. Hipertansiyonun ilaçla tedavisi genellikle hayat boyu, hekim kontrolünde sürdürülmesi gereken bir durumdur. Bu nedenle tansiyonunuz normale inince, iyi oldum diye ilacı kesmeyiniz. Çünkü tansiyonunuz birkaç gün sonra tekrar yükselecektir.
Koroner kalp hastalığı ile ilgili olaylar sabahın ilk saatlerinden öğleye kadar olan zamanda (06:00-12: 00) daha sık görülür. Yine hipertansiyonlu hastaların bir kısmında sabah uyanma saatlerinde Kan Basıncı daha fazla yükselmektedir ve koroner olaylarıyla bir ilişki söz konusudur. Bu nedenle gün boyunca yüksek kan basıncını kontrol altında tutacak bir ilaç seçimi veya ilaç içme saatlerinin buna göre ayarlanması önem kazanmaktadır. Genellikle hayat boyu devam edecek bu tedaviye hastanın uyum sağlayabilmesi ve bunu sürdürebilmesi için 24 saat veya daha uzun süreli etkili, günde bir kez kullanılacak ilaçların seçimi de önemli bir avantajdır.
Şeker hastalarında yüksek tansiyon varsa kan basıncı kontrolünün daha “sıkı” şekilde yapılması gerekir. Aksi halde şeker hastalığının damar ve böbrek hastalıklarına yol açması hızlanmaktadır. İlaç deneme döneminde size iyi gelen ilaç saptandıktan sonra da kan basıncınızı haftada 1-2 defa ölçtürünüz. Eğer yüksek çıkarsa 3-4 gün için hergün ölçtürünüz. Devamlı yüksekse doktorunuza haber veriniz. Gerekli ilaç düzenlemesini o yapacaktır. Arada bir hafif kan basıncı yükselmeleri önemli değildir. Böyle durumlarda telaş ve paniğe kapılmayınız.
Son olarak esansiyel hipertansiyonun genellikle hayat boyu devam eden bir hastalık olduğunu, perhiz ve ilaçlarla tansiyonunuzun kontrol altına alınabileceğini, ümitsizliğe kapılmamanızı, tedavi ile felç, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek hastalığı gibi yüksek tansiyonun yol açtığı tehlikeli sonuçlardan korunabileceğinizi unutmayınız.