Küresel Isınma ve Sağlık Etkileri

Geçmişten günümüze, yerel ekosistemler ve bölgesel iklimler insan topluluklarının etkisiyle büyük değişikliklere uğramıştır. Günümüzde, bu değişim nüfus büyüklüğündeki hızlı artış, enerji tüketimi, toprak kullanımı uluslar arası ticaret ve ulaşım gibi insan etkinliklerindeki artış sonucu küresel bir düzeye ulaşmıştır. Bu küresel değişiklikler sonucu toplumların uzun süreli iyi bir sağlık düzeyine sahip olmasının doğadaki sürekli bir dengeye ve biyosferin ekolojik, fiziksel ve sosyoekonomik sistemlerinin işlevsel olmasına bağlı olduğu bilinci oluşmuştur.

Dünyanın iklim sistemi ve hava her zaman insan sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Bu nedenle küresel iklim değişikliği insan yaşamı için küçümsenemeyecek bir tehdit oluşturmaktadır.

Küresel iklim değişikliğini, sera gazı etkilerini azaltarak ve adaptasyon stratejileri geliştirerek azaltmak mümkündür. Fakat bu tedbirler insanların ekosistemle olan ilişkisine bir sınır koyacağından insanların refahını, mutluluğunu ve gelişmesini engelleyecek ve bu tedbirlerin uygulanabilirliğini azaltacaktır.

Değişen iklim dengelerinin sebep olduğu küresel ısınmanın insan sağlığı üzerinde gerek doğrudan gerekse dolaylı birçok etkisi vardır. 2001 yılından beri küresel ısınmanın ve karbondioksit birikiminin temposu, buz dağlarının erimesine ve okyanusların ısınmasına neden olarak artmıştır. Aşağı atmosfer katmanlarındaki ısınma da ozon tabakasının tamirini geciktirmektedir. 21. yüzyılda dünya 0,6 derece ısınmıştır ve 150 yıl önce başlayan sıcaklık kayıt işlemleri, en sıcak 7 yılın, 1997 en sıcak olmakla birlikte, son 10 yılda yaşandığını göstermektedir.

Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde ise gelecek yüzyılda bir üç buçuk derecelik bir artış beklenmektedir. İçinde bulunulan durum değerlendirildiğinde, küresel ısınmadan dolayı insanlığın gerek sağlık, gerekse ekonomik ve sosyal yönlerden telafi edilemez yaralar aldığı ve gerekli önlemler alınmazsa da artan bir şekilde zarar görmeye devam edeceği açıktır.

Küresel ısınma kaynaklı aşırı hava olayları, birtakım enfeksiyon hastalıklarına yol açabilmektedir. Bunun en büyük örneği, El Nino kasırga olayı ile görülmüştür. El Nino’nun sebebi hiç şüphesiz küresel ısınmadır ve El Nino’nun sağlık üzerindeki etkileri hala geçmemiştir. Bunun yanında 2003 yılında Avrupa’da on binlerce insanı öldüren, orman yangınlarına ve ekinlerin kurumasına sebep olan, Alp dağlarındaki buzul tabakasının %10’unu eriten ısınma ile ısınan Meksika Körfezi’nden kuvvet alıp kıyı yerleşimlerini yerle bir eden Katrina kasırgası (2005) örnek verilebilir. Bu tip olaylar sonucunda oluşan seller, altyapıları yetersiz bölgelerde mikroorganizma ve virüs taşınmasına, dolayısıyla salgınlara yol açabilmektedir.

İklim değişikliği sonucu ortaya çıkacak sıcak hava dalgaları da sağlık için önemli tehdittir. 1995’te meydana gelen bir sıcak hava dalgasının ABD’nin California eyaletinde 500’ün üzerinde ölüme yol açması da göz önüne alınması gereken bir örnektir. Bu ölümlerin çoğu da daha önce kardiovasküler ve solunum hastalıkları yaşayan bireylerde meydana gelmiştir. Bu olayla ilgili başka bir istatistik ise, dalganın ilk günlerinde ölümün diğer günlere kıyasla daha çok olmasıdır. Bu da, sorunun sıcak havaya fiziksel uyum olduğunu gösterir.

Ozon tabakası atmosferin üst kısımlarında (stratosfer) bulunan, normal oksijenden daha az kararlı olan ozon gazından oluşmuş bir tabakadır. Bu tabaka, güneşten gelen zararlı (LTV) ışınları emer ve yeryüzüne ulaşan UV ışın miktarını yaklaşık yarıya indirir. Fakat bu tabaka, atmosfer sıcaklığının artmasına bağlı olarak sürekli incelme göstermektedir. Artan sıcaklık, üst katmanlarda bulunan ozon gazının yeryüzüne inmesine neden olur ve böylece güneşin zararlı ışınlan yeryüzüne daha kolay ulaşabilir. Bu durum ise birtakım hastalıklara doğrudan yol açar. Bu hastalıkların başında şüphesiz cilt kanseri gelir. Ayrıca, göz hastalıkları ve bazı bağışıklık sistemi bozukluklan da UV nedeniyle görülebilir. Bu ışınların dolaylı etkisi de, DNA üzerinden oluşur. DNA’nın bozulması, uzun vadede fotosentez azalması, üreme kapasitesinin düşmesi, azot bağlayıcı toprak bakterilerinin zarar görmesi gibi sonuçlara, dolaylı yoldan da tarım ve hayvancılığın bozulmasına neden olur.

Ozonun yeryüzüne inmesi de birtakım zararlara yol açabilir. Hava sıcaklığındaki her 4 derecelik artış, atmosferin alt tabakalarındaki ozon oranını %10 artırmaktadır. Ozon, insan sağlığı için zararlı bir maddedir. Alt katmanlara inmiş ozon, solunum yollarında rahatsızlıklara yol açar. Küçük çocuklar bu rahatsızlıklarda en çok etkilenecek kesimdir, çünkü henüz akciğer gelişimlerini tamamlamamışlardır.

Asit aerosollerin atmosferdeki oranı da sıcaklığın artmasına bağlı olarak artar ve bunların sağlık üzerine etkisi de ozonun etkisine benzerdir. Bunun gibi birçok kirleticinin ve yine sıcaklığa bağlı olarak miktarı değişiklik gösterecek polen gibi alerjenlerin (iklim değişimiyle, normalde ilkbahar aylarına görülen polenlerin görülme zamanları değişiklik gösterir) etkisiyle astım gibi birtakım solunum yolu hastalıklarının görülme riski artar. Son 20 yılda ABD’de iklime dayalı faktörlerin etkisiyle astım vaka sayısı dört katına çıkmıştır.

Bulaşıcı hastalıklarda da iklim değişimi sonucu önemli artışlar görülebilir. Bunun en ciddi örnekleri sıtma ve sarı humma‘dır. Bu hastalıkların görüldüğü bölgeler ekvator ve

tropikal kuşaklardır. İklim değişikliği, bu kuşaklarda görülen iklimin farklı alanlara da yayılmasına neden olur ve böylece daha önce bu hastalıklarla karşılaşmamış bölgelerde salgınlar görülür. Bu durum, hastalıklarla yeni yüzleşmiş toplumlarda bu salgınların daha şiddetli olmasına yol açar.

Hava sıcaklığındaki 2-3 derecelik bir artış, sıtma riskini dünya çapında %3-5 civarında artırmaktadır. Bu tip hastalıkların bulaşma sebepleri arasında haşereler, kemirgenler, su gibi faktörler gösterilebilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlemelerine göre her yıl 500 milyon sıtma vakası görülmektedir.

İklimin değişmesi, gıda konusunda da birtakım sıkıntılar yaratır. Tarım ve hayvancılık, iklim ve sıcaklıkla doğrudan ilişkilidir. Özellikle su eko sisteminin bozulması, sağlık için çok büyük bir risktir. Su seviyesinin ve sıcaklığının artması, deniz canlılarının yaşamı için tehlike oluşturur. Isı arttıkça suda çözünen oksijen miktarı artar. Böylece metabolizma hızlanmakta ve toksin salan fitoplanktonlar çoğalmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde, bu toksin nedeniyle sıcak bölgelerde deniz ürünü zehirlenmesi ölüme kadar varan sorunlara yol açmıştır. Ayrıca zaten var olan kuraklığın daha geniş alana yayılması da gıda ve su konusunda birçok sıkıntıya yol açabilir. Özellikle şu anda yarı kurak konumda bulunan Türkiye ve İsrail gibi ülkeler ileride bunun sonucunda büyük sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler.

Küresel İklim Değişikliklerinin Sağlık Üzerine Etkilerinin Azaltılabilmesi İçin Dört Basamaklı Bir Eylem Planı Oluşturalabilir:

Temel köklü korunma: İklim değişikliğinin tamamen önlenmesini kapsar. Devletler düzeyinde ve büyük çapta uygulanmalıdır.

Birincil korunma: Çevresel bozulmalar nedeniyle hastalıkların başlamasını önlemek amacıyla alınacak önlemlerdir.

İkincil korunma: Hastalığın etkileri ortaya çıktıktan sonra alınması gereken önlemlerdir. Hastalıkla mücadele programı güçlendirilmelidir.

Üçüncül korunma: Hastalığın oluşturduğu kötü etkileri azaltmak için yapılacak sağlık hizmetleridir.

İkincil ve üçüncül korunma, birincil korunmaya göre çok daha az etkilidir. Birincil önlemleri alabiliyorsak, ikincil ve üçüncül korunma yöntemleri tercih edilmemelidir.

Küresel İklim Değişikliğinin Önüne Geçebilmek İçin Yapılması Gereken Girişimlerden Bazıları :

Doğayı kirletmeyecek şekilde temiz enerji sağlamak önemlidir.

Atmosferdeki sera gazları dediğimiz gazların azaltılması gerekir. Bunun için etkili dönüşüm sistemleri, nükleer yakıta geçme, yenilenebilir temiz enerji kaynaklarına doğru kayma gerekir.

Sanayi faaliyetleri kontrol edilmelidir. Sanayi faaliyetleri, karbonlu yakıtlar nedeniyle havayı en çok kirleten faaliyetlerdir. Bu bakımdan özellikle politik düzenlemelerle fabrikalar denetlenmeli, gereken önlemlerin alınması sağlanmalıdır.

Alternatif yakıtlar kullanılmalıdır. Özellikle düşük karbonlu olan ama yüksek verimli yakıtlar tercih edilmelidir. Elektrik enerjisi, hidrojen yakıtı kullanılabilir.

Taşıma ve nakliyat işlerinde toplu taşıma kullanılmalıdır. İnsanlar toplu taşıma araçlarıyla ulaşım yapmalıdırlar. Böylece egzoz gazlarının atmosfere yayılması azaltılır.

Şehir içinde toplu taşıma yanında bisiklet de özendirilmelidir.

İnsan yerleşim alanlarının planlanması gerekir.

Konutlarda ve ticari alanlarda enerji savurganlığı giderilmelidir.

Bitki örtüsü özenle korunmalı, ağaçlandırma ve yeniden ormanlandırma çalışmaları yapılmalıdır.

Küresel İklim Değişikliklerine Karşı Sağlık Etkilerini Azaltmak İçin:

İklimle ilgili bulaşıcı hastalıklar için halk sağlığı programlan geliştirilmelidir.

Hastalıkların olduğu bölgelerle komşuluğu olan yerler en ufak bir iklim değişikliğine hazırlıklı olmalıdır.

Aşı programları yaygınlaştırılmalıdır.

Tedavi amaçlı ilaç stokları bulunmalıdır.

Dünyadaki yaşamı destekleyen ekolojik ve biyofiziksel sistemlerin devamı, varlığı zorunlu olan bir doğal dengeye bağlıdır. Bu sistemler bozulduğu zaman insan nüfusunun iyi şartlarda yaşaması zorlaşacak ve sağlık tehlikeye girecektir. Teknoloji insanlara zaman kazandırabilir, fakat değişen doğa dengesinin yaratacağı etkiler ertelenemeyeceği gibi oluşacak zararlar da telafi edilemez.

Küresel iklim değişikliklerinin en çok insan sağlığı üzerinde tehlikeli etkilerini göstereceği ve geri dönülmez hasarlara yol açacağı görülebilir. Bu nedenle gerek çevrenin, gerek insan sağlığının korunması için işlevsel bir eylem planının acilen hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir.

 

 

Yorum yapın