Renovasküler Hipertansiyon Nedir?

Renal Arter Stenozu ve Renovasküler Hipertansiyon Nedir, Tedavisi nasıldır?

Renovasküler hipertansiyon, böbrek atardamarının ve dallarının daralması sonucu gelişen ciddi diyastolik hipertansiyon olarak tanımlanır. Tüm hipertansiyon hastalarının %5’den az bir kısmını renovasküler hipertansiyon hastaları oluşturur. Cerrahi olarak düzeltilebilen hipertansiyon nedenleri arasında erişkinlerde birinci, çocuklarda aort koarktasyonundan (ana atar damarda doğuştan darlık) sonra ikinci sırada yer alır. Tedavi edilmediği zaman böbrek arterlerindeki darlıklar böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği, retinopati (gözün ağ tabakasının kalıcı hasarı) ve beyin kanamalarıyla sonuçlanabilir.

Yaş: Renovasküler hastalık 25 yaş altında ve 45 yaş üzerinde sıktır.

Risk Faktörleri

Aterosklerotik (damar sertliği) hastalık ileri yaşta erkek hastalarda, fibromüsküler hastalık (damar duvarının yapısal bozukluğu) ise genç kadınlarda sıktır. Ateroskleroz hastaların %70-80’inde, fibromüsküler displazi ise hastaların %15-20’sinde sorumludur; daha az sıklıkla vaskülitler (atar damarların iltihabi hastalıkları), anevrizmalar (damarlarda balonlaşma), atar damarların pıhtı ile embolizasyonu ve dışarıdan basılar (örneğin tümör, yapışıklıklar) rol oynar.

Belirti ve Bulgular

Böbrek arterlerindeki darlıklar her zaman hipertansiyona yol açmayabilir; genel olarak %70’in üzerinde bir darlık önemli kabul edilir. Karın ya da böbrek üzerinde duyulan üfürüm, ileri derecede retinopati, periferik damar hastalığı, ailede hipertansiyon hikayesi bulunmaması, hipertansiyonun yakın zamanda ortaya çıkması (30 yaştan önce 55 yaştan sonra), potasyum düşüklüğü ve yüksek üre gibi metabolik bozukluklar renal arter stenozunu düşündürür.

Tanı

Ultrasonografi (USG) ve renal arterin Doppler incelemesi hastaya en az zarar veren, çabuk sonuç alınabilen tanısal yöntemdir. Böbrek arterlerindeki kan akım hızları ve varsa darlıkların yerleri tespit edilebilir. Manyetik rezonans görüntüleme ve bilgisayarlı tomografi ile böbrek arterlerinin yapısı gösterilebilir. Renal anjiografi standart tanısal tetkiktir. Kasık atar damarından girilerek böbrek arterlerinin boyalı haritalanmasıdır. Kendine özgü bazı riskleri getirmekle beraber aynı zamanda tedavi imkanı da sunması en büyük avantajıdır. Ancak bütün bu imkanlara rağmen tedavi sonrası hastanın kan basıncı cevabını önceden gösterebilecek bir test bulunmamaktadır.

Tedavi

Halen hastalara üç tedavi seçeneği sunulmaktadır.

  1. İlaç tedavisi: Yeni ilaçların kullanıma girmesi ile artık daha etkili kan basıncı kontrolü sağlanabilmekte ancak ilaçlar vasıtasıyla hastalığın nedeni tedavi edilememektedir. Kalsiyum antagonistleri ve anjiotensin reseptör antagonistleri sıklıkla kullanılan ilaçlardır. Ancak kan basıncının kontrolsüz düşürülmesi böbrek kan akımını azaltmak suretiyle böbrek yetmezliğini hızlandırabilir. Aterosklerozun kontrolüne yönelik önlemler ve lipid düşürücü ilaçlar da gerekli durumlarda tedaviye eklenir.
  2. Perkütan transluminal renal anjioplasti ve stentleme: Kasık atar damarından ilerletilen bir balon kateter vasıtasıyla böbrek arterindeki darlığın genişletilmesi yöntemidir. Balon ile darlığın genişletilmesi sonrası, damarın stentlenmesi (tel kafes) artık bu tedavinin standart bir parçası olmuş ve başarısının artmasında büyük rol oynamıştır. Bir senelik takiplerde stentleme sonrası tekrar darlık gelişme oranı % 10-20 olarak bildirilmektedir.
    Kan basıncı kontrolünü kolaylaştırmakla beraber kateter tedavisinin böbrek fonksiyonları üzerine fazla etkisi gösterilememiştir.
  3. Cerrahi tedavi: Renovasküler hastalıkta standart cerrahi tedavi şekli aortorenal bypass, yani karın ana atar damarı ile sağlam böbrek arteri arasına bir damar vasıtasıyla köprüleme ameliyatıdır. Teknik olarak karnın yan tarafından yapılan kesi ile böbrek damarı ve karın ana atar damarına ulaşılır. Köprüleme için en sık hastanın kendi bacağından alınan toplar damar, hipogastrik arter ya da sentetik damar kullanılabilir.

Seyir

Renal arter stenozu tedavi edilmediği taktide hastalar son dönem böbrek yetmezliği ve hipertansiyon komplikasyonlan ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Hipertansiyonu başlayalı çok zaman geçmemiş genç hastalar cerrahiden en çok fayda gören hastalardır. Yapılan çalışmalarda ameliyat sonrası anjiografilerde ven greftlerinde %8 civarında önemli darlık tespit edilmiştir.