Depresyon Nedir?
Depresyon veya çökkünlük üzüntülü, mutsuz veya kederli hissetmek olarak tanımlanabilir. Çoğu insan zaman zaman böyle hissedebilir. Ancak klinik depresyon bu tür hislerin uzun bir süre günlük yaşamı etkilediği bir duygu durum bozukluğudur. Depresyon farklı biçimlerde görülebilir. Majör depresif bozukluk; tek veya yineleyici olabilir. Tek uçlu duygu durum bozukluğu yineleyici depresyon ile eş anlamlıdır. Ancak depresyon atakları iki uçlu duygudurum bozukluğu olarak bilinen bir rahatsızlıkta da görülebilir. Bu bozukluk sadece mani (taşkınlık) veya dönüşümlü mani, depresyon atakları ile seyreder. Depresyonun ayrıca daha hafif olan ve distimi olarak adlandırılan bir türü de vardır. Bu durumda belirtiler daha hafif şiddette ve en az 2 yıl olmak üzere kroniktir.
Yaş
Majör depresif bozukluğun ortalama başlangıç yaşı hastaların %50’sinde 20-50 yaş arasında olmak üzere yaklaşık 40’tir. Çocukluk ve ileri yaşlarda da görülebilir. İki uçlu bozuklukta görülen depresyonun başlangıç yaşı ise daha erken olabilir.
Cinsiyet
Kadınlarda erkeklerden İki kat daha fazla majör depresyon görülür. Bunun nedenleri arasında hormonal faktörler (adet dönemindeki değişimler, gebelik, düşük, doğum sonrası dönem, menopoz dönemine ait özellikler), kadın ve erkeklerde psikososyal stres faktörlerinin farklılaşması sayılabilir. İki uçlu bozukluk ise kadın ve erkeklerde eşit olarak görülmektedir. Ancak bu rahatsızlıkta da depresyon kadınlarda daha fazladır.
Risk Faktörleri
Birçok araştırmacı depresyonun kalıtsal veya günlük yaşam olaylarına bağlı oluşan beyindeki biyokimyasal dengesizlik nedeniyle ortaya çıktığını düşünmektedir. Biyolojik bir yatkınlığın genetik geçişi ile bazı ailelerde depresyonun daha sık görülmesi söz konusu olmaktadır. Ancak genetik yatkınlığı olan herkeste de hastalık oluşmamaktadır. Ailesinde depresyon öyküsü olmayan kişilerde de depresyon ortaya çıkabilmektedir. Kalıtımla ilişkisi olsun veya olmasın majör depresyon çoğunlukla beyin yapılarında veya beyin işlevlerinde değişikliklerle ilişkilidir. Depresyonun ortaya çıkışında ek faktörlerin de rol oynadığı söylenebilir.
Önemli kayıplar, sorunlu ilişkiler, aile bunalımları, ekonomik sorunlar, iş yaşamında çatışmalar, İŞ kaybı, onur kinci durumlarla karşılaşmak gibi stresli herhangi bir yaşam olayı depresif bir atağı tetikleyebilir. Çoğu zaman genetik, psikolojik ve çevresel faktörlerin karışımı depresif bozukluğun başlangıcında rol oynamaktadır. İlk depresyon atağı daha sık olarak stresli yaşam olaylarıyla tetiklenmektedir. Yineleyen depresyon atakları daha hafif stresle tetiklenebilir veya hiçbir stresli yaşam olayı olmayabilir. Sonuç olarak ilk depresyon atağı düzelse de beyin biyolojisinde uzun dönemli değişiklikler oluşmakta ve sonraki ataklara yatkınlık gelişebilmektedir.
Bedendeki fiziksel değişiklikler ve tıbbi hastalıklar da depresyona neden olabilir ve bu depresyonlara ikincil depresyon denir. Bu tıbbi hastalıklar arasında kalp krizi, kanser, ağır kansızlık, enfeksiyonlar, hormonal bozukluklar, beyin hastalıkları (inme,
Parkinson hastalığı, multipl skleroz, bunama gibi) sayılabilir. Ek olarak, farklı rahatsızlık tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da depresif belirtilere neden olabilirler. Bazı kalp ve hipertansiyon ilaçlan, Parkinson antibiyotik ve kanser ilaçları, uyku ilaçları, steroidler, antipsikotikler bu ilaçlara örnek olarak verilebilir. Kişiyi tek başına depresyona yatkın kılan tek bir kişilik yapısı yoktur. Kişilik yapıları ne olursa olsun herkes depresyona girebilir. Ancak, sorumluluk duygusu güçlü, titiz, herkesi hoşnut etmeye çalışan, aşın duyarlı, yakınlarına bağlı ve bağımlı, kendinden ve çevresinden yüksek beklentili, mükemmelliyetçi, onuruna düşkün, öfkesini dışa çabuk etkilenen ve üzülen kişilerin depresyona yatkın olabildiği göze çarpmaktadır.
Belirti ve Bulgular
Çökkün duygudurum ve ilgi, isteğin azalması veya kaybolması depresyonun ana belirtileridir. Eskiden keyif alınan veya ilgi duyulan aktivitelerden keyif alamama veya ilgi duymama görülür. Umutsuzluk ve karamsarlık, suçluluk, değersizlik ve çaresizlik duygulan eşlik eder. Hastalar enerjide azalma, halsizlik, bitkinlik, konsantrasyonda bozulma, karar vermede zorlanma ve unutkanlıktan yakınabilirler. Uykusuzluk, sabah erken uyanma veya tersine fazla uyuma görülebilir. İştah ve/veya kilo kaybı, bazen de yine tersine aşın yeme ve kilo alma görülür. Ölüm veya intihar düşünceleri veya intihar girişimleri olabilir.
Huzursuzluk, tedirginlik, bunaltı ve baş ağrısı , sindirim sistemi bozuklukları, ağrı gibi bedensel yakınmalar da sıklıkla depresyona eşlik edebilir. Depresyon hastasının muayene bulguları arasında hareketler ve davranışta yavaşlama görülebilir, durgunluk göze çarpabilir ve bazen sıkıntılı ve tedirgin bir görünüm söz konusudur. Konuşma alçak sesle ve yavaştır, yanıt almak güçtür ve bazen hiç konuşmama olabilir. Duygulanımları sıklıkla üzüntülü ve kederlidir. Sık ağlama, bunaltı da görülebilir. Bazen de çabuk öfkelenme veya duygularını yitirmiş gibi hissetme olabilir. Bilinç açıktır. Düşünce içeriğinde karamsarlık, umutsuzluk, pişmanlık, ÖZ saygıda azalma, değersizlik ve küçüklük düşünceleri, suçlanma, Ölüm – İntihar düşünceleri ve/veya planı görülebilir. Çok ağır depresyonlarda gerçeği değerlendirmede bozulma ve kural olmamakla birlikte çoğunlukla çökkün duygudurumla uyumlu psikotik belirtiler, sanrınlar (örneğin kötü ve değersiz bir insan olduğu için öldürüleceğine veya iç organlannın çürüdüğüne inanma) veya varsanılar (örneğin kötü veya değersiz olduğunu söyleyen sesler duyma) bulunabilir.
Tanı
Bu belirtilerin çoğunun (beş veya daha fazlasının) en az iki haftadır bulunması ve kişinin işlevselliğini bozacak düzeyde olmasıyla majör depresyon tanısı konulur. İki uçlu duygudurum bozukluğundaki depresyon atakları, öyküde mani ataklarının olması İle ayrılır. Tanı, öykü ve muayene bulgularına dayanarak koyulmaktadır. Tanı konmasında yardımcı özgül laboratuvar test yoktur. Ancak tıbbi bir rahatsızlıkla ilişkili ikincil bir depresyon söz konusu ise bu tıbbi rahatsızlığa ait laboratuvar bulguları saptanabilir (örneğin vitamin B12 eksikliği, tiroid hormonu düşüklüğü (hipotiroidi) gibi).
Tedavi
Majör depresyon tedavisinde antidepresan ilaçlar ve psikoterapi kullanılır. İki yöntemin bir arada kullanılmasının en etkin tedavi olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Hafif depresyonlarda psikoterapi bazen yeterli olabilmekle birlikte, orta ve ağır depresyonlarda antidepresan tedavi önemlidir. Psikoterapiler kısa süreli (örneğin bilişsel-davranışçı, kişilerarası) veya uzun süreli (psikanalitik yönelimli) olabilir. Gerektiğinde aile terapisinden de yararlanılabilir.
Antidepresan ilaçlara yanıt 4-6 haftada ortaya çıkar ve tek depresyon atağı sonrası tedaviye en az 6 ay devam edilmelidir. Yineleyen depresyonlarda antidepresanlar-koruyucu tedaviye uzun süre, bazen ömür boyu devam edilir. Yaşamı tehdit eden nitelikte (örneğin hiçbir şey yiyip içmeyen veya ciddi intihar planlan olan hastalar) ağır depresyonlarda tedavi için hastaneye yatış gerekebilir. Bu tür ağır depresyonlarda elektrokonvülzif tedavi (EKT) etkili ve güvenli bir diğer tedavi seçeneğidir. Psikotik belirtilerin de olduğu ağır depresyonlarda tedaviye antipsikotikler eklenir. İki uçlu bozuklukta depresyon ataklarının tedavisinde duygudurum düzenleyici diğer ilaçların kullanımı gerekmektedir.
Seyir
Depresyon tedaviye çoğunlukla iyi yanıt verir. Tedavi edilmeyen bir depresyon 6-13 ay sürebilir. Majör depresif bozukluk kronikleşme ve yineleme eğilimindedir. Bir yılın sonunda hastaların %25’in-de, izleyen 10 yıl içinde de hastaların %75’inde yineleme görülür. Depresyon yineledikçe ataklar daha şiddetli, uzun süreli ve sık olmaktadır. Herhangi bir zamanda ağır bir depresif bozukluk geçiren hastaların % 10-15 i intihar etmektedir.