Böbrek Taşı
Böbrek taşları toplumda sık rastlanması ve tekrarlama özelliği nedeniyle önemli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Türkiye coğrafi olarak taş hastalığının yaygın olduğu bir kuşakta yer almaktadır. Toplumumuzun yaklaşık %15′ inde taş hastalığı vardır ve özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde sıktır.
Yaş
Her yaşta görülebilir, ancak 40-50 yaş arası daha sıktır.
Cinsiyet
Erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmektedir.
Risk Faktörleri
Irk, yaş, cinsiyet, coğrafya, iklim ve beslenme alışkanlıklarının taş oluşumu üzerine etkisi olduğu düşünülmektedir. Kanda kalsiyum iyonunu arttıran hastalıklar, bazı böbrek hastalıkları, enzim bozuklukları, Üriner sistemde görülen bazı yapısal anormallikler (örneğin atnalı böbrek) taş oluşumu artırabilmektedir.
Taş oluşumunda idrardan atılan bazı maddelerin önemi vardır. Taşın yapısındaki kristallerin (kalsiyum, okzalat, ürik asit gibi) idrarda fazla atılması veya bu kristallerin birleşerek taş oluşturmalarını engelleyici maddelerin (sitrik asit) İdrarda beklenenden az olması taş oluşumunda temel unsurlardır.
Bu maddelerin 24 saatlik idrardaki miktarlarının ölçümü ve buna göre uygulanacak diyet ve ilaçlar taş oluşumunu azaltabilirse de, taş hastalığının tekrarlamasını önlemede en güvenli ve iyi yöntem bol sıvı almaktır. Böbrek taşları en sık kalsiyum okzalat yapısındadır, ancak ürik asit, sistin ve enfeksiyon taşları da değişik oranlarda görülebilen taş cinsleridir. T
aşın cinsi, büyüklüğü, sayısı ve böbrekteki konumu tedavide uygun yöntem belirlemek açısından önemlidir. 25 yaşından önce oluşan taş hastalığı, tek böbrekli hastalar, taş oluşumunu artıran sistemik hastalıklar ve taş yapan bazı ilaçların zorunlu kullanımı risk faktörleridir. Bu gibi durumlarda dikkatli davranılmalıdır.
Belirti ve Bulgular
Hastalarda sırt, yan ağrısı, idrarda kanama görülebilir. Ağrı taşın yerine göre kasık bölgesine hatta erkekte testislere, kadında vajina dudaklarına kadar yayılabilir. Ayrıca ağrı ile birlikte bulantı, kusma da olabilir. Enfeksiyon varlığında ateş, idrarda yanma belirtilere eşlik edebilir.
Tanı
Böbrek taşı tanısında ağrının karakteri önemlidir. Ağrı şiddeti giderek artar, bir süre devam eder, sonra azalır ve bir sessizlik dönemi olur, ancak çoğu zaman bu dönem kısa sürer ve ağrı yine benzer şekilde giderek şiddetini artırarak kıvrandırıcı niteliğe kavuşur. Üst üriner sistemdeki taşlar genellikle sırt-yan bölgede ağrı yaparken, böbrek yoluna düşen taşlarda ağrı kasıklara yayılabilir. Tam idrar tahlilinde kan hücreleri ve varsa enfeksiyon belirtileri çoğu hastada bulunur. Gerektiğinde kan tahlilleri ile de böbreğin fonksiyonu hakkında bilgi edinilebilir.
Görüntüleme yöntemleri taşın sayısı, büyüklüğü, yeri ve üriner sistemde yaptığı değişiklikler (örneğin böbreklerde tıkanıklığa bağlı genişleme) hakkında bilgi verir. Görüntüleme amacıyla yatarak direkt karın ultrasonografi, intravenöz pyelografi (ilaçlı böbrek filmi) ve bilgisayarlı tomografı kullanılabilir. Sıklıkla İlk değerlendirme yöntemi olan direkt karın grafisinde bazı taşlar yapıları gereği röntgen ışını İle görüntülenemeyebilirler. Ultrasonografi, intravenöz pyelografı ve bilgisayarlı tomografi taş ve böbreğin durumu hakkında daha ayrıntılı bilgiler verebilir.
Tedavi
Taş hastalarında tedavi taşın sayısı, cinsi, büyüklüğü, üriner sistemdeki yeri, eşlik eden hastalıklara (tek böbrek varlığı, anatomik bozukluklar gibi) göre hekim tarafından belirlenir. Genel olarak 2 cm‘den küçük çapta böbrek taşları ve 1 cmden küçük üreter taşları ESWL (vücut dışı şok dalgalan ile taş kırma); 2cm’den büyük böbrek taşları ile 1 cm’den büyük üreter taşlan da perkütan (ciltten giriş ile) ve retrograd (dış İdrar yolundan geriye doğru) kapalı (endoskopik) yöntemlerle tedavi edilirler.
Ancak tedavi yöntemini belirlemede hastanın o anki klinik durumu da etkili olmaktadır.
Günümüzde endoskopik teknoloji çok geliştiği ve hekimlerin bu alandaki deneyim ve bilgileri çok arttığı için açık cerrahiye çok az oranda ihtiyaç duyulmaktadır (%3). Endoskopİk yöntemler ve ESWL daha düşük maliyet, kısa hastane yatışı ve daha az komplikasyonlarla birlikte açık cerrahiyle aynı oranda başarı şansına erişmiştir. Taş hastalığının ilaçla tedavisi yeniden taş oluşumunu, var olan taşların büyümesini engellemek ve nadir görülen ürik asit ve sistin taşlannın eritilmesini sağlamak amacıyla uygulanmaktadır.
Ürik asit ve sistin taşları dışında ilaç tedavisi İle taş eritilmesi günümüzde pek mümkün değildir. Taş cinsine bakılmaksızın tedavide ortak önlem hastanın su alımını ayarlamaktır. Zira günlük idrar miktannın düşük olması taş oluşumundaki en önemli faktörlerden birisidir. Hasta günlük en azından 2 litre idrar çıkaracak şekilde sıvı almalıdır. Metabolik değerlendirme sonucu saptanan bazı durumlarda diyette kısıtlamalar işe yarayabilmektedir.
Seyir
İlk defa üriner sistemde taş gelişen bir hastada yıllık %7 sıklığında tekrar taş oluşma riski bulunduğu, 10 yıl İzlendiklerinde ise bu hastaların %50’sinde taş oluşumunun tekrarlanacağı bilinmektedir. Saptanan taşın girişimsel tedavisi ile yüksek oranda taşsızlık elde edilse ve böbrek fonksiyonları korunsa da, geç kalındığında ve hastalığın tekrarlamalarına bağlı olarak böbrek fonksiyon kaybı ve yetmezliğe gidiş görülebilmektedir.